ablana de ki ev gezmesi zamanı değil bu. evet biz de sen de sadece evde kalcaz. amaç herkesin evde başkaları ile yakın akrabalar muaf değil teması kesmesi. 1 yıldır evden ayrılmayan salak komşumuz kızına gezmeye gitti dün.

gitmem.

evde vakit geçirmek eğer zor şartlar altında yaşamnıyorsa bu kadar zor olmamalı.

tek göz odada atıyorum 6 kişi kıt kanaat yaşanmıyorsa insanların "ben sıkılıyorum" ifadelerini anlamıyorum ki oldukça extrovert biriyim.

benim de aynı şekilde yakında yaşayan ve 30 gündür benim gibi market dışında karantinada olan ablamlar var. onların hassasiyeti ve dikkatlerinden emin olduğum için onlara gidip gelmek konusunda endişe etmiyorum. evlerimiz yakın yürüyerek 10 dk da kimseye temas eteden gidip gelebiliyorum ya da onlar özel araçlarıyla gelip gidiyorlar. bu kadar fazla endişe etmenin mental açıdan sağlıklı olmayacağını düşünüyorum. dışarı çıktığımızda maskemiz ve eldivenlerimiz oluyor. kimseyle temas etmemiş oluyoruz. asansörde düğme dışında zeminlere temas etmiyoruz. eve girer girmez eldivenleri maskeleri atıp ellerimizi güzelce yıkıyoruz. bu kadar tedbir yeterli bence. yoksa endişe daha da endişeyi doğurur. panik ya da endişeli değil tedbirli olmaya çalışıyorum. sağlığımız ile birlikte mental sağlığımız ve hayattan bi şekilde kopmamak, depresyona girmemek de önemli benim için.

Risk az bile deseniz risk var, markete vs hiç çıkmamışlar mı? Giderseniz ufak da olsa bu riski göze almış olacaksınız. Yani giderim ama birşey olmaz durumu yok.

İzolasyon meselesinin bir turlu anlasilamadigini düşünüyorum, sanki virus disarda dolasiyor da o nedenle eve kapaniyormusuz gibi bir anlayis var,bunu anlamanin nesi bu kadar zor, temastan kacinacagiz. Benim de babam yakinimda oturuyor ve 85 yasinda ama ihtiyaclarini goturuyorum, yuzunu gormeden evden ayriliyorum, bazen balkona cikiyor, telefonla konusuyoruz, hapisane gorusmesi gibi, hadi babam yasli onu ekstra sakiniyoruz desem, ablam da yakinlarda, aklimizdan bile gecirmedik evde bir araya gelmeyi, ilk vaka ciktigindan beri toplam 3 kere gordum, o da zaten ihtiyaclarimizi karsilamak için mecburen disari ciktigimizda ve mesafeyi koruyarak.

Markete vs gidiyoruz bu daha az riskli diye dusunenler olabilir ama markete mecburen gitmek zorunda kalıyoruz, zevk icin giden varsa onu da biraksinlar.

En son gecen bir doktor anlatiyordu, birileri komuslariyla bir araya gelip 6 kisi yemek yemisler, hepsi enfekte.

Yani ozetle gitmeyin. Mental sagligi korumanin baska yollari var.

@gı virüs aslında dışarda geziyor niçin öyle dediniz? temas edeceğimiz birinin virüs taşıma olasılığı veya bizim virüslü birinin dokunduğu bir yere temas etme olasılığımız var ve bunu en aza indirmek için de dışarı çıkmıyoruz, mesafeyi koruyoruz, gayet net anladığımı düşünüyorum bunu. yani bu anlamda sokağa çıkmakla ve sokaktan virüsü eve taşımakla aslında doğrudan ilişkisi var. sokak derken insanın ya da eşyanın olduğu yeri kastediyorum tabi.
biz yaklaşık 1 aydır tamamen steril biçimde yaşıyoruz, dışarı adım atmadık, markete gitmedik, kargodan gelen şeyleri 1.5 metre ötede bıraktırıyoruz, eve gelen her şey dezenfekte edilip içeri alınıyor ve bekletiliyor. ablamlar da aynı şekilde yaşıyorlar. o yüzden kararsız kaldım zaten. bulaş için uygun bir ortam olmayacak ama diğer yandan da belki iki steril grubun bile biraraya gelmesi uygun değildir bilemiyorumdur diye sordum.
gitmemeye karar verdik ama zaten, teşekkürler cevaplar için.

Anlamamak derken kastetiğim siz değildiniz zaten, öyle olsa bu soruyu bile sormazdınız, verdiğim örneğin her şeyi açıkladığını düşünüyorum, apartmandan bile çıkmadan komşularıyla bir araya gelen kişilerin hepsi enfekte olmuş, steril olduğunuzu düşünürken virüs taşıyor olabilirsiniz, ışınlanma henüz olmadığına göre nereye giderseniz gidin, bir yerlerlerden geçeceksiniz, ne kadar yakın olursa olsun, uzun süre aynı havayı soluyacaksınız. Gitmediğinize sevindim. Sağlıklı günler dilerim.

2-3 tane değil de günde ortalama 5-6 tane içiyorum, o da mesai saatlerinde. Sabah molası 1, öğle arası 2, öğleden sonra molası 2 olmak üzere, bazen de evde 1 tane oluyor. Ama bunlar rutinde böyle, dışarı çıktıysam bara falan, o zaman artıyor, gecede 1 pakete yükseldiği bile oldu öyle durumlarda.

Bu arada geçmişte en uzunu 7-8 ay civarı olmak üzere 3-4 kez bırakma denemelerim olmuştu. Geçen yıl son denememde baktım ki sinir krizleri yaşatıyor, en azından kontrol altına alayım dedim, ve bu tempoyla devam ediyorum.

Aynı durumda olan birkaç tanıdığım yıllar içinde bağımlı oldu.

Bizim bir aile dostumuz (40 yaş üstü) ben kendisini bildim bileli (15 yıldan fazla) günlük ortalama 2-3 sigara içiyor. Geçmişte babası evdeyken içemediği için günlerce sigara içmeden durduğu da oluyordu, bir yere yatılı gittiyse ya da babası evde yoksa günde yarım pakete vardığı da. Liseden beri sigara içiyor kendisi bildiğim kadarıyla. Yani tam olarak dediğiniz gibi bir sosyal içici. Her zaman paketi vardır ama onun. Ancak bence onun bağımlı olmadığını söylemek doğru olmaz. Bu da böyle bir bağımlılık sonuçta.

Ben de yıllardır sadece alkol ortamında 3-4 tane ya da arkadaşlardan otlanarak bir iki tane içerim. Tiksiniyorum zaten sonra içmiyorum bi süre. Bağımlı falan olmadım ama her gün 2-3 tane zaten bağımlılık bence. HER GÜN sonuçta.

Yılda 1 paket kadar içiyorum.

Ben yaklaşık 7-8 senedir günde üç dört tane içiyorum. Çok abartırsam beş en fazla. Bazı günler içmeyi bile unuttuğum oluyor. Ya da günde bir tane içtiğim. Paket sürekli alıyorum ama, başkasında istemiyorum. Ve tek bir gün bile beş altı sigaradan fazla içtiğim olmadı.

Birde paket taşımayı sevmediğim için iş yerinde ve evde birer paket bırakıyorum.

ben öyle içiyordum, maddi sebepler ve içtiğim sigaranın tadının bozulmasından ötürü bıraktım. neden içilmesin anlamıyorum. ben de saat başı sigara yakanlara şaşkınlıkla bakıyorum. hiç de imkansız değil. bu tamamen sigaraya yüklediğin anlama bağlı.

sınav haftalarında içiyorum sadece

ben. haftada bi kaç tane içerim. nadiren abartıp arttırdığım da olur. arkadaş ortamında da içerim. bazen de haftalarca içmediğim oluyor. eksikliğini hissetmedim. son aylarda ayda bir kaç taneye düşmüş. onu da bağışıklığım düştüğü için içmiyorum pek.

Hafta ici belki bir iki tane icerim ya da icmem.

Hafta sonu gene 1-2 icerim icmem.

Yillardir boyle.

Niye insanlar inanmiyor ben de bunu anlamiyorum.

Illa bi yerde basliyosun.net yazan arkadas kacinci yilda oldugunu da soylese de mesela onlem alalim madem :)

Bazilarimiz boyle inanin artik :)

yıllardır günde 1-2 taneden fazla içmiyorum, bazı günler hiç içmediğim de oluyor.
çok sigara içen biriyle buluştuysam 5-6’ya çıkıyor ama böyle zamanlardan sonra günlerce içmiyorum.
imkansız bir durumu yok. normal bence, gayet oluyor.

ben ve annem.

annem kislari haftada 1-2 sigara yazlari da gunde 3-4 sigara seklinde hayatinin son 30 yilini gecirmis.

ben arada 3-4 ay icmiyorum sonra gunde 1-2 bazen haftada 1-2 ama tamamen birakamiyorum. denedim calismiyor.

O da bagimlilik

Aynı durumdayım. Bazen param olmadığında ya da dışarı çıkmaya çok üşendiğim zamanlarda canım çok çekiyor. "Amaaan neyse." diyip unutabiliyorum bir iki dakikaya. Millet de bana imkansız gözüyle bakıyor ama bu istek artmadı bende hiç aksine azaldı. Dün hazır dışarı çıkmışken bi paket alayım bi hafta götürsün beni dedim şu an çöpe atmak üzereyim zerre keyif vermediği için.

Oyle insanlar var ama genelde hic bagimli duruma gecmiyorlar. Sizim gibi bir paket icip bu hale gelebilen asiri nadirdir cunku reseptorler eski haline donemeyebiliyor. O nedenle insanlarin oyle bir sey olmaz demeleri normal. Her kullanicinjn arzu ettigi sey sizim durumunuz

Tebrikler, ben hiç böyle yapamıyorum. Bırakıyorum diyorum, o içmediğim bi günün sigarasını da içiyorum.

Ben de sen gibiyim. Aylarca hic icmiyorum. Arada ortam oluyor alkolle falan iciyorum. Sonra yine icmiyorum. Gun icinde hic aramam, durduk yere canim cekmez. Dışarıda arkadaslarlayken canim isterse iciyorum ama. Suan paket aldim mesela arada kahve sigara yapıyorum. Bu bitince yine içmem. Paketi de muhtemelen bir iki ayda bitiririm.

günde 2 3 tane içmeye bağımlı oluyosun hocam işte :)

günde maksimum 4 içiyorum ama bazı geceler dozu kaçırıyorum ama sonraki günler içmiyorum.

ayda 4-5 tane içiyorum.

annem. sosyal icici. sosyal icici dedigim de evin balkonunda iste misafir olunca icer. sebep de misafirin icmesi aslinda. onlara katiliyor iste. bu da haftada veya iki haftada 2-3 tane sigara demek.

10 yıldır günde 1-2 dal içiyorum.

Duymadım, ama biz airbnb'den ev tutup parti veriyorduk. Benzer bir şey, niye yapılmasın. Yalnız önce ev sahibine söyleyip izin alın ve temizlik için ekstra para teklif etmeyi unutmayın.

Davet gibi olmasını istiyorsanız bir de organizasyon şirketi ile anlaşmalısiniz.

barobahceye de bakabilirsin

Adalarda bahsettigin isi yapabilirsin.

biz çatladıkapı nikah salonunda nikahımızı kıyıp sosyal tesiste yemek vermiştik. nikah salonu ve yemek salonu altlı üstlü. fix menü anlaşmıştık, oldukça iyi geçti. deniz manzaralı açık alanı da var.

Çeşitlilik ve hizmet açısından ben petburadadan memnunum.10-15 kglik mama alıyorsanız ve zamanında tüketemiyorsanız bilemem ama onun dışında mamanın sktsı geçmediği sürece endişe etmenizi gerektiren bir durum yok, az bir vitamin kaybı olur sadece. Bu tazelik algısı temizmama etkisiyle mi geldi bilmiyorum ama bunlar son derece işlenmiş, katkılı, paketli ürünler. Hani tazecik bir ekmek yemek gibi bir durum olmuyor her iki şekilde de hayvan için.

markamama’dan memnunum tavsiye ederim.

@show like monkey tazelik bayatlıktan kastım son kullanma tarihi dolmak üzere olan mamanın gönderilmemesi. Petburada'ya bu bakayım teşekkürler

En son siparişimi petlebi'den verdim. Ondan öncesi tanıdık bir petshop'tan. :/

kampanya yakaladıkça alıyorum. dün aşağıdaki linkteki mama 240 liraya düşmüştü. 2 tane aldım hemen.

www.gittigidiyor.com

Trendyol. N&D alıyoruz, en uygun fiyat orada oluyor.

Şu anda fiyat olarak benim aldığım ürünlerde en iyi olan petburada. Ben 10-15 kiloluk mama almıyorum ama, aylık alışveriş yapıyorum. Alışveriş yaptıkça bir sonraki alışverişte kullanabileceğiniz puan birikiyor. Ürün çeşitliliği de iyi.

Zaman içinde kullandığım site değişti, ilk başta petbesinleri'nden alıyordum, sonra zooplus, onların fiyatları artınca petburada. Bu tip petshop sitelerinin hizmetlerinden hep memnun kaldım. Ama n11, Hepsiburada gibi yerlerde farklı ürün gönderme,kötü paketleme gibi sorunlar yaşadığım için oralarda indirim olsa da söylemiyorum artık.

Ben genelde en ucuz mamayı hep gittigidiyor'dan buluyorum. Pro Plan alıyorum. SKT diye arayınca son kullanma tarihinin de yazılı olduğu ürünler çıkıyor zaten. Ona dikkat ederek alıyorum.

@spirit çuvalla gönderen işte bu satıcı, fiyatı uygun oluyo ama her defasında stres oluyorum aha bu sefer patlak gelicek kesin diye.

migros zaman zaman güzel fiyatlar yapıyor.

Micho falan vermeyin, iyi mamalar vermissiniz simdiye kadar. Hills ya da proplan verebilirsiniz.

tam tersine, sürekli mama değiştirmemek lazım aslında ama veteriner dediyse vardır bir bildiği diyelim.
bence yapılması gereken markayı değil, kullandığınız aromayı değiştirmek.
şu durumda n&d varken başka mama vermek anlamsız.
ama tavuklu verdiyseniz kuzuluya geçmek gibi değişiklikler yapabilirsiniz.
mesela ben tahılsız kuzulu yabanmersinli kullandım çok uzun süre, şimdi balkabaklı seriye geçtim n&d'de.
bu tarz değişiklikler yapabilirsiniz yılda 2-3 kere.
marka değiştirmek hayvanın sindirim sistemini çok yorar, çünkü n&d tahılsız kullanıyorsanız, proplanla tekrar hayvanın sistemine tahıl girecek mesela.
o yüzden 3-4 ayda bir markadan ziyade türünü değiştirin bence.

doğru söylemiş.
her markanin icerdigi vitamin ve mineraller farklı olabiliyor. besinden kaynaklı dengeli bir doygunluk saglamak acısından 4-5 farklı marka kullanilmasini tavsiye ederim.
sonuçta kediyi doğal ortamına birakirsak yediği sey de dogada bulduğu fare, ufak tefek baska hayvanlar vs. olmayacak mi? kedi dogada kendi fare yakalasa yediği her fare birbirinin aynisi (ayni oranda et, ayni oranda yag, ayni oranda kas) olmayacağı icin çeşitlilik iyidir.
baska bir açıdan kedinizi tek marka ve aromaya alistirirsaniz o marka teslimat sorunu yasadiginda, herhangi bir oranda icerigini değiştirdiğinde kedinize verecek baska bir seceneginizin olması lazim.

ayrica kedinizin sağlıgi icin kuru mamadan, tahil ve seker ihtiva eden mamadan uzak durun.

@pilav veterinerde her markanın içeriği farklı olduğundan değişiklik yapıp denge sağlamak lazım gibi bir şeyler söyledi zaten ama @blatta nın dediği gibi nd tavukludan somonluya geçeyim öyle bir değişiklik yapayım diye düşündüm aslında ama karar da veremedim..

söyle bir durum söz konusu:
bahsedilen farklı icerik et, tavuk, balık vs degil, besin katki maddeleri, vitaminler, taurin, iyot vs. yani mamaya takviye edilen maddeler.
her markanin mamasina kattigi maddelerin miktarı farklı oluyor ama her markanın farklı çeşit mamasına kattigi madde miktarı ayni oluyor.
atıyorum A markası tavuklu mamaya da x miktarda taurin, y miktarda iyot vs katıyor, ördekliye de ayni miktarı katıyor, balıklıya da. Ve bu kattigi iyot cok ama taurin az olabilir. Farklı bir marka kullandiginizda ondaki besin katki maddeleri farklı olacağı icin bunları dengelemiş olacaksınız. bu dengeyi güzel saglamak icin 5-6 farklı marka kullanmak gerekiyor su fotograflarda olduğu gibi:
imgur.com

mamaların hepsi zaten hayvanların ihtiyacı olan içeriklere ve bazıları da daha fazlasına sahip.
n&d hayvanın ihtiyacı olan en zengin içeriğe sahip olan mama zaten.
kedinin böbrek sağlığını hayatı boyunca korumalısınız.
ne kadar sağlıklı böbrek, o kadar uzun ömür.
ondan sonra da bağırsak sağlığı.
o yüzden tahıl içeren ve katkı maddeli mamalardan uzak duracaksınız.
n&d yiyen hayvana proplan verilmez artık, yazık günah.
n&d'nin de tahılsızını ya da illa verecekseniz az tahıllısını verin.

alıştığı mama teslimat sorunu yaşadığında, o markanın içinde başka bir çeşide geçersiniz.
gümrükte bazen sorun olur, en çok satılan çeşit genelde kalmaz, ama diğer seçenekler hep vardır.
biraz da abartmamak lazım.
zaten genetik yatkınlık en önemli şey, ondan sonra da beslenme geliyor.
hayvanların sindirim düzenlerini bozmayın, alıştığınız mamadan devam edin.
neticede kedi bu.
afrika'daki atası "çok fazla antilop yedik, biraz çeşitlilik yapıp birlikte file zürafaya girelim" demiyor.
antilop bulamaz aç kalırsa file de saldırıyor, o ayrı.
ama buradaki asıl nokta protein ve kuru mama yediği için de lif oranı.
önemli olan o.

bu hayvanlar zaten avlanmadan, güvende, kanepe üzerinde yatarak yaşıyor, sindirim sistemini kurcalamayın.
18 yaşında kedim var, son 3-4 yıldır n&d yiyor.
4-5 ay öncesine kadar sadece kuzulu olanını yedi, daha yeni değiştirdim.
o da lif açısından bal kabağı alması gereken bir kedim daha olduğu için.
çok şükür hiçbirinin sağlık sorunu yok.

hiçbir kedinin sağlığı aynı mamayı yemekten bozulmaz, ama her mama geçişinde hayvan ishal ya da kabız olma riski taşır ve genelde de olur.
üstelik bazı mamalar alerji de yapar.
değiştirmenize gerek yok.
çok istiyorsanız dediğim gibi aromasını değiştirin.

@blatta tam da buradaki iki cevap arasındaki görüş farkı gibi bir kafa karışıklığı yaşadığımdan sormuştum soruyu aslında. çok fazla değişik görüş ve hepsinin de akla yatkın yönleri var.
royal caninden nd’ye sağlıklı protein düşük tahıl var diye geçtik, proplan yine eskiye dönüş gibi oluyor, içime de sinmiyor ama değiştirme gereğinin de mantığını anlıyorum. premium olmayan bir mamaya zaten geçmem ama bilemiyorum, bilemedim.

İlaçlama firması tavsiyesi veremeyeceğim ama firma olmadan kurtulmuştuk biz. Eğer yuvalarını tespit ederseniz sadece detan'ın kokusuz sıvı böcek ilacını alıp yuvalara sıkarak kurtulabilirsiniz. Bizdekilerin yuvası tuvalette fayansın en aşağısında köşede çatlamış derzin orada ve banyo kapısının dip kısmındaydı belki işinize yarar yerlerini bulmak.

bana da geldi geçen sene. bayer k-othrine piyasadaki en iyi ilaçmış ben de internette araştırmıştım.

malesef sıcağa geliyorlar. ve yuvalarınu bulamazsanız hiç bir işe yaramıyor, ben önünü alamamıştım. meğersem bizim evden aşağı sıcak kombi suyu damlıyormuş, rutubetten aşağıda oluşmuşlar o delikten bize çıkıyorlarmış.

velhasıl, bu şekilde neden ürediklerini takip ederek kök nedeni bulun. yoksa ilaçla zor gibi :( zaten @kahverengi de aynı şeyi demiş.

süpürgelik arkasındaki boşluklarda ve kırık fayansların arasında saklanıyorlar. buralara böcek ilacı +1. nemli ve tozlu ortamlar doğal üreme alanları, nemi ve tozu azaltmak için bir yol bulursanız tekrar ortaya çıkmazlar.

1- resmi çalışma saatleri kurumdan kuruma değişir. 8.5 - 5.5 , 9-6, 8-5 gibi.
2- 40 saattir.
3- öğle arası kurumlarda genelde 1 saattir ama yarım saat olan kurumlarda vardır.
4- öğle arası çalışma saatine dahil edilmez.

- tek bir saat yok. şehire, kuruma, kurum içindeki birime göre bile değişebilir.
- haftalık çalışma saati 40, bu her memur için sabit. öğle arası buna dahil değil o yüzden 9-5 çalışan bir memurun öğle arası yok demektir.

kurumdan kuruma şehirden şehire değişir. 9 5 yok. 8 5tir o. aydın 8.5 5.5 saatleri arasında çalışır ankara 8 5. öğle araları 1 saattir.

Saat falan hikaye hocam, 8-5 olan yerde geç geliyor erken gidiyor adam kimse de (ne yönetici ne oraya gelen vatandaş) bir şey demiyor.

CİMER'e şikayet ediyorsun uyardık daha yapmayacaklar diyorlar, bakıyorsun yine aynı.

kuruma göre değişir, 9-5 olup öğle yemeği saati mesaiye dahil olan yerler de var.

rentalcars.com'a bakın hocam (booking alt firması)

uygun fiyat için sixt'e bakabilirsiniz. avis ve hertz de gayet iyi firmalar. bu şirketlerde çakallık olmaz.
sorun yaşamamak için full insurance yaptırmanızı tavsiye ederim eğer bütçeniz varsa, günlük 15-20 eur daha fazla veriyorsunuz ama hiçbir şeyi düşünmüyorsunuz.
ceza olayını da açıklayayım;

hız: sürekli olarak hız kontrolü yapılır italya'da. otobanda 135'i geçmeyin. ortalama hız ölçerler. lokal yerlerde de mutlaka bakarak olun. zaten "attenzione, controllo velocita tutor" yazan levhalar göreceksiniz. bu levhadan sonra mutlaka sabit bir radar olur. 50-60 yazar hız sınırı, geçmeyin.

park: her yere park edemezsiniz. mümkün mertebe konaklayacağınız otele sorun. şehir merkezlerinde heryere arabayla giremezsiniz. restricted area (Zona a traffico limitato) yazar zaten kameralarla kontrol edilir. eğer olur da böyle bir bölgeye girerseniz mutlaka garage yazan resmi otoparklara girin. onlar plakanızı emniyete verir ve ceza yemezsiniz.

eğer ceza yemekten korkuyorsanız da çakallık şudur. yatırım tavsiyesi de değildir.araç kiralama şirketine verdiğiniz kredi kartını aracı teslim ettikten ve ödeme tamamlandıktan sonra iptal edin. yani onlar önce blokaj koyuyorlar, bu blokaj ödemeyi tamamladığınızdan sonraki 3 güde falan kalkıyor. sonra iptal ederseniz ceza gelse de çekemezler.

Sicilya'da Europcar'dan kiralamıştım

Çok fazla otoyol ücreti oluyor İtalya'da ona da bir bakın isterseniz.

biz geçen ay kiraladık avis’ten. hiçbir sorun olmadı. ekstra hiçbir şey veya ceza da ödemedik.
hız limitlerine ve park levhalarına uyarsanız hiçbir sorun yok. yönlendirmeler zaten gayet başarılı, arabayla girilemeyecek yerler belli oluyor açık biçimde, bu yerlerin hemen dışında dünya kadar park yeri var zaten onlar için de gayet güzel yönlendirme levhaları var. fakat yine de şehir içleri ztl yüzünden biraz zorlayıcı bu yüzden mutlaka ama mutlaka otoparkı olan oteller tercih etmeniz lazım yoksa günlük 20-25 euro park ücreti çıkabilir.
büyük firmalardan tercih ederseniz sorun olmayacaktır. sixt içlerinde en uygun fiyatlısı.

Aynı rotayı Milano ve Venedik yerine La Spezia ile yaptık. Aracı Sixt'ten kiraladık. BMW 1 serisi istedik, arzu ederseniz başka araç da verebiliriz dediler, kiraladığımız aracı aldık. Bir arkadaş AVIS'ten uygun fiyatlı Mercedes CLA kiralamıştı, Peugeot 308 vermişler. Dram.

Yollarda hız sınırı var. Hızlı gitmek problem. Park yeri apayrı bir mevzu. Bu yüzden olabildiğince kapalı park yerlerini kullandık -ki baya pahalı.

Otoban ücretleri de biraz tuzlu; yanılmıyorsam La Spezia-Bologna arası otobana 23 Euro gibi bir şey ödemiştik. Kart ve nakit ile ödenebiliyor gişelerde.

Bir not olarak, aracı Sixt'ten kiralarsanız Bologna Central Station'ın oradaki ofisten alın. Araç çeşitleri fazla. Havaalanından direkt alacaksanız orada muhtemelen daha da fazladır. Yine iade sürecinde de direkt car return'den Sixt otoparkına girip sadece anahtarı verip çıkıyorsunuz.

Ben ceza yemeden döndüm. En azından 5 aydır gelen giden bir şey yok...

evet çakallar ve ucuzluklarını abuk sabuk ceza ve kesinti ile telafi ederler. ben hep hertz'den kiralarım orada. en azından 10-12 kere kiraladım bologna havalimanından bir tane bile ceza veya başka bir yaptırım ile karşılaşmadım. tavsiyemdir. sadece istediğiniz arabayı bulmak sıkıntı biraz. her seferinde fiat 500L kiralıyorum (en ucuz) bir kere bile fiat 500L'ye binmedim :) ama kötü anlaşılmasın hep üst aracı verdiler ellerinde olmadığı için. hatta bir keresinde henüz 100 km'de tiguan vermişlerdi.

duyduğuma göre fake ceza olayı var 1-2 yıl sonra pasaportuna yazıldı falan gibi bir mail/mesaj atıyorlar ya ödersin yada italyaya girişte olay çıkartırız gibi şeyler ima ediyorlar.

kurumsaldan şaşma ama.

italyada yapacakları çakallıklardan çok arabaya her an hasar gelip gelmeyeceğinden çekinmeniz lazım. kendi arabam olmadıkça italya'da araba kullanmazdım. italya sokakları dikiz aynasız, ezik kapılı, plakası düşmüş, farları kırık arabalarla doludur.

italya'dan çok geçtim. hiç ceza yemedim, kurallara uymak önemli.

O aralikta kucuk koylere ugramayacaksaniz arac kiralamayin. Dediginiz tum sehirlerde, Pisa haric, sehir icine yakin ucretsiz park alani yok gibi. 2 sene once turladim o rotayi arabayla, yanimda bisikletim de oldugu icin sorun olmadi ulasim. Zaten sehir-ici park yeri inanilmaz sorunlu. Bazi bolgelerinde yasak.

Otoban ucreti sorun degil. Ama berbat arac kullaniyorlar. Hiz siniri yazan tabelalarin oldugu yerde bile, siniri asip hem de arkadan korna calarak gelenleri var. Gereksiz stres kaynagi.

Bronfenbrenner ekolojik yaklasim

www.turkcewiki.org

1. çanta bile taşıdım.
2. hoca adına tabi.
3. angarya baş tacımız. yoksa ne araştırması bütün gün bilgisayarda sözlüğe giriyorduk.
4. yok sanırım.

her şeyi yaptım. Eğitim öğretim yardımcılığı ucu açık bir kavram. İş tanımı genel’ Araştırma görevlisi olarak eğitim öğretim yardımcılığı mevcut tam bir iş tanımı yok herkes istediği gibi çekiyor.

1. yaptım
2. üzerime tanımlı ama hiç alakam olmayan derslerin notları benim hesabıma tanımlıydı, bazı hocaların ricası üzerine onların hesaplarından da not girdiğim oldu.
3-4. kimsenin hakkında konuşmadığı ama bütün angarya işlerin araştırma görevlisinin görevleri arasında sayıldığı bir durum var.
negombo +1, kimsenin özel işini yapmadım ama angarya işlerin çoğunu yaptım. yana yakıla şikayet edenlerin hepsi ayak işlerini yapmaya devam ediyor, ben çok fazla sürdüremedim bastım istifayı.

yüksek lisans öğrencisi olarak hocanın hesabından notları ben giriyorum, optik de okutuyorum, soru da hzaırlıyorum. bir zahmet yapın siz de o kadar para alıyorsunuz.

afedersiniz de bunları yapmak koyuyorsa ne yapacaksınız sevgili ar. gör? yüksek lisans dersine girin dilerseniz. bir de dava açacakmış paşam.

Dava açacağım diyen yok duyuruda @vampircik

Umarım bazı şeyleri zor yoldan öğrenmezsin @diffarentiationation

Turkiye'deki su anki mevzuati bilmiyorum, ama bu isin uluslarasi raconu soyledir:
AG kadrolu kisiler Research Assistant (RA) ve Teaching Assistant (TA) olarak ikiye ayrilir. RA'lar derslerinin yaninda yuruyen bir bilimsel projeye ya da arastirmaya destek verirler. TA'ar da sinavlari okur, laboratuvar'a girer, hocalara verdikleri derslerle ilgili yardim ederler. TA'lar not girisi de yapabilir, hoca'nin tarzi ile ilgili bir durum.

Ozetle TA iseniz bunu yapmak goreviniz. Bu bir angarya degil.
RA olsaydiniz angarya olurdu.

Teşekkürler arkadaşlar, akademik ilişkilerin Dallas'tan hallice olduğu bir kurumda çalıştığım için, diğer yerlerde durum nedir merak ederek sordum.

Bilim dalımızın ortak uygulamalı dersleri var, bu derslerde biz araştırma görevlileri (iki kişiyiz) de grup alıyoruz (kurum geleneği adı altında, hocalığı hocalık yaparak öğreniyoruz yani). Haftada 9 saat ders vermiş oluyoruz yani, bunun yasal olmadığını biliyorum.

Bu dersin not girişlerini de biz yapıyoruz, Bilim Dalı başkanının şifresiyle sisteme girerek. Bu dönem başında bazı hocalar, bizim sistemlere böyle erişimimizin olması ile ilgili ileri geri konuşmuşlar, diğer araştırma görevlisi arkadaşın da kulağına gitmiş. Yani biz sistemlere girip bilgileri dışında bir şey yapacakmış gibi konuşuyorlar. Bu arada bilim dalı başkanı adına elektronik belge yönetimi sistemi üzerinden yazışmalarını yürütmemiz de bekleniyor, onun şifresini de biliyoruz. Diğer araştırma görevlisi arkadaş bu olay üzerine not girmeyi reddediyor bu dönem, haksız da bulmuyorum.

Bölümdeki araştırma görevlisi temsilcimiz de hocaların sistemleri üzerinden not girmemizin doğru olmadığını düşünüyor.. Çok kolay istismar edilen şeyler bunlar akademide çünkü. Neyse, bu sebeplerden merak ettim görüşlerinizi..

@ebabil curnatasi Türkiye'de bu şekilde bir düzenleme yok maalesef. Adı araştırma görevlisi ama çevirisi her şeyi yapan asistan..

Not girişi yapmak yaptığım işlerin en hafifi ve en rahatsız etmeyeni öyle söyleyeyim :)

1. Evet
2. Hoca
3. Hayır
4. Yok

1. evet
2. ders kimin adına sistemde tanımlıysa onun şifresiyle not girebilirsiniz zaten. eğer ders sizin değilse doğal olarak kimin adına kayıtlıysa ders onun şifresiyle notları girebilirsiniz. yalnız bazı üniversitelerde ders yardımcısı diye bir tanımlama daha var. orada dersin işlenmesine yardımcı olan 2. biri varsa o da sisteme tanımlanıyor, ancak öyle hoca dışında biri kendi şifresiyle not girişi yapabilir.
3-4. araştırma görevlisinin kanundaki iş tanımında "eğitim-öğretim işlerine yardımcı olur" yazıyor. dolayısıyla suistimale açık bir tanım. gerisini siz anladınız zaten.

hazneye kahve içtiğiniz bardakla (ya da aynı ebatta bi bardakla) su koyun.

içeceğiniz kupayla su koyun, ölçünüz o olsun, ben öyle yapıyorum.

Kettle lardaki minimum seviye olayı burada yok mu? Makineyi bozmayalım?

Bozmazsınız. Zaten ortalama bir kupa muhtemelen oradaki iki fincan seviyesine kadar gelecek. Hiçbir şey olmaz makineye.

S/o mu veriyorsunuz ? Biraz malta batirin tek tek verin once. Ac kalinca illa yiyecektir

bizimkiler de mama değişimine müthiş direniyor. bu işin yöntemi severek yediği mamaya yeni mamayı her gün artan dozlarda ilave ederek vermek. royal canin’den nd’ye geçerken eski mamaya 3 adet koymuştum, bütün mama bitiyor o 3 nd kalıyordu, yanlışlıkla bile yemiyorlardı yani. ama pes etmeden koymaya devam ettim ve 2 hafta kadar sonra tamamen alışmışlardı.

Çok yakın sayılmaz ama (baktım da 8 km görünüyor) araç varsa gungören'deki kebapçılar sokağına gidilebilir. Bağdat ocakbaşı iyidir, ucuzdur.

metroyla bir durak önce ikea ve forum istanbul avm var, orada yenilebilir. ama cehennem gibi kalabaliktir. ünlü bir kebapci falan soruyorsaniz bilemem tabi.

Aracınız yoksa en mantıklısı metroya atlayıp forum İstanbul’a gitmek. Zaten aracınız yoksa öbür türlü bir yere gitmeniz zor.

Ikea ve forum secenek disi. Cok kalabalik, haftasonu gitmiyoruz. Gungoren iyi fikir, arastirayim

2 kişiyi kapsayan içecek dahil paket bir fiyat kampanyası etkili olur bence.
Yemeksepeti önemli. Gece açık olan yemeksepeti restoranları daha çok ilgimi çeker.

Gunumuzde bence fiyat,lezzet ve kaliteden daha onemli sey servis hizi. Ben super teslimat yapan yerlerden soyluyorum. Zaten vakit olsa evde kendim biseyler yaparim oyle degil mi?

@burock +1. Hız ve güleryüz cidden çok önemli. Ayrıca pide yanında gönderdiğiniz mezelerde sizi diğerlerinden ayırabilir. İçecekli menü de çok önemli. Onun dışında hız ve lezzette istikrar. Merkezi konumdaysanız mutlaka multinet ve ticket işine girin. Restoranlar için biraz kötü yanları olabilir ama multinet gibi yemek kartınız varsa ve fiyatını uygunsa yemek kartı kullanan kişi için ilk tercih sebebi olursunuz.

Birde şunu eklemek istiyorum. Ofisinin yakınında bi sandaviççi var, adamlar her siparişe "mutlu bir gün geçirmenizi dileriz :)" gibi el yazısı ile notlar yazıp notun yanına en dandiğinden küçük bir şeker iliştiriyorlar. Fiyatların pahalı olmasına rağmen millet manyağı olmuş restoranın. Restoran puanları 9 un üzerinde geziyor.

türk milleti hediyeyi çok sever.yanındaki küçük bir tatlı(halley,çokoprens)tüketicileri çok mutlu eder.yemeksepetinden verilen siparişlerde servis puanınızı arttırır.ve sipariş sayınız çoğalır

istanbul’daysanız, biz mesela yemeksepet’inden başka getir yemek’i de kullanıyoruz.
sipariş verirken puan dışında, uygun bir yerse örneğin, minimum sepet tutarı’nın atıyorum bi pide söylememe izin vericek miktarda olmasına dikkat ederim.
tek tek almaktan daha uyguna gelecek bir menüyü e ona 12 verene kadar tatlı ve içecekli 17’lik menüyü alayım diyerek alma ihtimalim daha fazla olur.

Glovo ve getir yemek kullanıyorum.

apartmanalara kampanyalı broşür dağıt ve yemek sepetine üye ol. en önemli şey söyledikleri gibi hız. bir de lahmacuna kas 2 lahmacun 15 artı ayran gibi kampanya yap.

yemek sepeti + getir kullanıyoruz ofiste.
arkadaşlar çok güzel öneriler vermiş zaten.

alakasız olabilir ama ben ek olarak şunu söylemek istiyorum, dükkanınızın nerede olduğunu bilmiyorum ama bazı pizzacılar ve hamburgerciler beyaz yakalıların çok olduğu semtlerde sadece online sipariş alarak çalışıyor istanbul'da. böylece dükkanın fiziki maliyeti düşüyor sadece atölye gibi kullanıyorsunuz.

Yemeksepeti.
Urunun sicak gelmesi, yaninda pecete ve islak mendil vs de bulunmasi onemli.
Gece gec saatlerde de acik olmasi tercih sebebi.

yemeksepeti ve glovo kullanıyorum.
çevremde de en çok bunlar kullanılıyor.

yemeksepeti için notlara dikkat etmek, küçük bir ikramda bulunmak, hızlı servis, restoranın çok geç saatlere kadar açık olması gibi şeyler olumlu etkileyebilir.
glovo için ne yapılabilir bilmiyorum, ama hız önemli tabii.

iki platform için de "menü" mantığı pratik olacağı için işe yarar diye düşünüyorum.

ben yemeksepeti'nden sipariş veriyorum çoğunlukla. arkadaşlar kampanya olarak güzel önerilerde bulunmuş, pideci olduğunuz için minik bir öneri yapmak istiyorum. pide hamurunun gevrekliğini ve yağlılık oranını müşteri seçimine bırakın. telefonla sipariş verirken olsun, yemek platformlarından seçim yaparken olsun bu bence belirleyici bir şey.

nerde actın söylede siparis verelim dostum.

İçecekli siparişlerde Yemeğin yanında 1 tl ye filan malolacaksa gazoz açacağı ekleyebilirsiniz. Poşete aşırı broşür koymayın birde dandik kutu değilde, sağlam pizza kutusunda getirenler var burda pideleri ordan sipariş ediyorum. Mümkünse alt limitte 15 tl den fazla olmasın.

sahan olabilir
www.sahan.com

getir uygulamasında gördüm bugün.

carrefour’dan alıcaz.
www.carrefoursa.com

Bilen çıkmazsa twitter'da #hangitür etiketini kullanabilir siniz

gümüş böceğine benzettim. nemli ortamda yaşayan zararsız bir arkadaş.

www.reddit.com

çizgi romanı çıkmıştı bazı kitaplarının. çok kaliteli, güzel çizgiler. iyi bir yayıneviydi, bakmaya üşendim şimdi. size kısa bir giriş sağlayabilir. tabiki yazım dili değil de, hikaye mantısı hakkında bilgi verecektir.

ya çizgi romanla giriş yapmaya ne gerek var? mis gibi kitapları var işte, direkt başlayabilirsin herhangi bir kitabından. her kitapta farklı olaylar var. istersen kronolojik olarak araştırıp öyle de okuyabilirsin.

belli bir sirayla okuyun, insan hah sirada simdi su var oluyor oyle olunca. wikipedia’daki yayinlanma yili sirasina bakin yaninda poirot yazanlari sirayla alin.

çok sevimliler :)

mevsimsel olabilir mi acaba? bizim kedi de bu aralar yemeğini bitiriyor, bir yarım saate miyavlayıp mama istemeye başlıyor.

bir yandan veteriner hafif rejime sokun da dedi, porsiyonları da hafif azalttım (çok az günlük 1 gr yerine 950 grama düşürdüm) onun da etkisi olabilir, ama daha önce de azalttığım olmuştu ve böyle arsız arsız mama istememişti.

Şeker hastası olabilir . Umarım deildir.

bu ara bizimkiler de öyle +1,
biz sabah 7 akşam 7 veriyoruz mamayı. birkaç hafta önce bir tanesi oldukça kilolu olduğundan porsiyonda azaltmaya gittik (dediğim de toplamda belki anca 10 gr ). şu an mama 7.30da bitmiş oluyor, diğer öğünün saati yaklaşmaya başlayınca (2-3 saat kadar varken) yalvarmalar başlıyor.
kış moduna geçtikleri için daha fazla yemeğe ihtiyaç duyuyolar, ama biz de tam bu ara mama azalttık ondan diye düşünüyorum.
aşırı yeme ihtiyacı mevsimsel yani bence, öyle sanıyorum.

şeker hastalığı ihtimali dışında iki öğün sıklık bakımından az geliyor olabilir. biz mamasını günde 4 öğüne bölerek veriyoruz en az bu şekilde acıkıyor. evdeki herkes çalışıyorsa belki otomatik mama kaplarından alınabilir belli saatte bir mama veren. bir de mamayı birden çok azaltırsanız psikolojik olarak safra salgıları (sanırım buydu adı) falan artıyormuş, bizimki geceleri kusmaya başlamıştı biraz sıkı bir diyet denediğimizde. komşunuz gerçekten çok mama verdiyse birden kısmamaya dikkat edin derim.

ikinci bir ihtimal olarak mamasının markasını değiştirmeyi düşünebilirsiniz, bazı mamaların porsiyonu küçük oluyor.

son olarak can sıkıntısından yiyor olabilir. ben arada bir göğüs tasmasıyla parka götürüyorum kedimi oraya kadar kutusunda taşıyıp. ama ben buna 8-9 aylıkken başlamıştım, 4 yaşında bir kediyi buna alıştırmak kolay olmayabilir. farklı oyuncaklar denenebilir, hareketli toplar vs oluyor, benim kedimi baya peşinden koşturuyor (pawise marka). onun dışında oltalar ilgisini çekmiyorsa içinde çan ya da top olan oyuncak fareler oluyor onlardan deneyebilirsiniz. bir de can sıkıntısını önlemek için pencere önüne bir kedi ağacı koyar ya da oturup dışarıyı izleyebileceği bir yer oluşturursanız daha az sıkılır.

mama istemeyen kedi gormedim ben :) yemek yemek ve uyumaktan baska napiyolar ki zaten.

siz gene iyi sabır gösteriyormuşsunuz. bizimkisi buzdolabının önünde bir iki miyavlayıp biraz da oyunbazlık yapar yapmaz, dayanamayıp hemen veriyoruz.
galiba biraz şımarttık. :)
bence bir sıkıntı yok gibi.
hatta sizin yaptığınız daha doğru.
bu arada canavarlara bayıldım, bayıldım! ne de güzel uyuyorlar. :)

çoook tatlılar yaaa maşallah -totolarını kaşıyınız plz-

benimki de van kedisi ama kısır ve ultra yaşlı. geçen senelerde çok kilo almıştı, sonra mamasını değiştirdik veteriner önerisiyle, az yemeğe başladı mamadan -daha sağlıklı bir mama- ama şimdi de aşırı zayıfladı o yüzden yine mama değiştireceğim, bir senedir falan yiyor sanırım. mamadan da kilo alıyor olabilir. ne veriyorsunuz? biz brit care angel veriyorduk yaşlı kediler için, pahalı ama az yedirdiği için yetiyordu. şimdi değiştireceğim biraz kilo alsın diye ama işe yarar mı bilemiyorum :/

Merhabalar, herkese teşekkürler cevaplar için.

Birkaç hafta öncesine kadar Proplan somonlu yetişkin maması veriyorduk, sonra tahıllı ND aldık şu an. İkisini de severek yiyorlar. Ne versek yiyorlar gerçi taze fasulyeden böreğe kadar :D

bunlar bizim gibi bir oturuşta bir öğün yemiyorlar. daha çok atıştırma tarzı denecek şeklde saatte bir oturup az miktarda yiyerek besleniyorlar (bu şekilde 10-15 öğün yiyorlar ama). sık sık az vermek bir çözüm olabilir.
bir de evdeki yemekten artanları vermeyin. insan yemeklerini sindiremezler.

merhaba. neden az veriyorsunuz ki? :D bu sentetik mamalarla zaten kilo problemi olacak seviyede şişmanlamaları çok zor. özellikle kemik yapısı bakımından da çok iri kediler değillerse sorun olmaz diye düşünüyorum. ecnebilerin internetteki obez kedileri haricinde, gerçek hayatımda çevremde hiç öyle problematik derecede şişman kedisi olan kimse görmedim.

ben de sabah çıkarken ve akşam döndüğümde veriyorum. normalden azıcık daha bol koyun gitsin bence, dert ettiğinize değmez. tam yetişkin bir kedide 6 kilo civarına kadar idare eder her türlü.

bu arada, naçizane, kedilerinizi kısırlaştırmanızı da tavsiye ederim. ne kadar ertelerseniz rahim kanserine yakalanmaları ihtimali o kadar artar.

Hep almak istediğim bir kot mont ancak bu fiyatlarından ötürü alamadım bir türlü.
Bence güzel.

benim için iticiliğin ceket hali tam olarak bu linkteki şey. ısıtmasında sorun olacağını sanmıyorum içi kürklüymüş, kazakla atkıyla falan üşümezsiniz de bu paraya daha hani şık ve güzel bir şey alınabilir sanki. neyse ben bişey demiyom.

bununla kış geçer mi? bence geçmez. yani soğuk havaları atlatır ama kar veya yağmurda işe yaramaz. hani ekstra olarak alınabilir ama kış geçirmek için alınmaz.

icindeki "kurk" gercek degil ki. herhangi bir izolasyon saglayacagini dusunmuyorum.

bir kere kısa, ikincisi içi kürk bile olsa dışı kot..özellikle karlı yağmurlu bol nemli havalarda bir işe yaramaz +1

affedersin ama kışın bununla g*tün donar. ara mevsimlerde giyilir ama.

Ceket çok kötü. Nerede yaşıyorsunuz bilmiyorum ama akdeniz için bile yeterli olacağını sanmıyorum.

kar ve yağmurda iş görmez bence de. bir de bu tarz ceketler bana frank gallagher'ı hatırlatıyor ondan sevemiyorum ne erkekte ne kadında.

Yukarıda dendiği gibi, iticiliğin ceket hali diye düşünüyorum ben de. Şimdiye kadar yakışan insan da görmedim.

300 lira verilmez buna
daha iyi markaların aynı fiyat seviyesinde daha şık ve kaliteli ürünleri vardır.

1- kis kot ceketle gecmez. bilmiyorum belki antalya'da, izmir'de gecer.
2- kot ceketi cok severim bir erkek olarak, kizlara da yakistiririm ama bu bence guzel degil.

Bizim kıza ara mevsim için H&M'den aldık bunun benzerini. Kış geçmez bununla. Ben kot ceketin içi kürksüzünü severim ancak anladığım kadarı ile gençler arasında çok beğenilen bir şey. Alacağınız tek kışlık ceket buysa almayın, ama 10'lu dereceleri hava yağışlı değilse rahat geçirirsiniz. Ben de giydim 1-2 defa. Epey sıcak tutuyor.

Koton'dan falan daha uygun fiyata alirsin ici kurklu kot ceket.

Bende kadifesi var bunun mis gibi ceket ne gommusler arkadas. Levis de retrolari var onlar da cok iyi ama daha pahali 500 600 lira.

bu soruları servisine sormak daha mantıklı. porçöz iç kısımdaki fana da girmiş olabilir. oraları silip arındırman mümkün olmayabilir.

fiber bezle - sarı mutfak bezi- 4-5 kez sulu biçimde iyice silin, açın kapağını bi gün havalansın ne varsa uçup gitsin sonra kullanın.

yıkayabildiğiniz kadar derinlemesine yıkayın. ben şahsen porçözle temas etmiş bi şeyin içinde yemek ısıtmak istemezdim. acayip derecede etkili, soluması bile zararlı bi ürün çünkü.

mikrodalgayı sildiğimde (porçözle değil ama cifle mesela) ıslak bezle iyice durulayıp sonra bi kase su ısıtıyorum içinde birkaç dk, su buharıyla aralarda kalan şeyler atılsın gibi bir mantıkla, sonra da kağıt havluyla içi silip, kapağını açık bırakıp havalandırıyorum. içime sinmezse veya bir deterjan kokusu alıyorsam bir kase daha su koyuyorum.

içine limonlu su koy en yüksek ayarda kaynat, dikkat et taşmasın.

porcoz ne alaka, mikrodalga icinde kirec mi birikiyor ?

kalıplar tam beden genellikle.

hayır almıyor.

maaş müşterisinden alınmıyor. yine de bankaya onaylatın bu bilgiyi

yüksek ihtimalle almaz ama kurumun banka ile anlaşmasına bağlı o. müşteri temsilcinizle görüşüp teyit edin.

instagram.com
takip ettiğim şu sayfanın sahibi yeni kısırlaştırdı kedisini, her aşamasını da paylaştı bir bakın isterseniz

anne kız olarak daha korkunç bir süreç, yoksa erkek kedininki kolay oluyor genelde.

bağdat caddesinde değli ama ben iki kedimi de Vetkadıköy'de yaptırmıştım. Dimitri bey vardır, hangi veterinere sorarsanız sorun saygı duyar kendisine. Yerleri kadife sokağı dik kesen Halis efendi sokakta.

onun dışında bağdat caddesinde gerçekten işini güzel yaptığını bildiğim veterinerlerden bir tanesi de Cadde Veteriner Kliniği, göztepe parkına gelmeden cadde üstünde solda. ben kedilerimi hiç götürmedim ama duyduğum herkes orda gördüğü ilgiden ve veterinerin bilgisinden oldukça memnundu.

ben benim kedileri ve mahalledeki kedilerimi hep ATA veterinere götürüyorum. Bunun yeri de selamiçeşme özgürlük parkının karşısında. Vedat bey gerçekten çok bilgili çok ilgili ve vicdanlı bir insan. kedilerimi gözüm kapalı emanet ederim kendisine.

ben sizin yerinizde olsam bildiğim veterinerden vazgeçmem. yok en güvenilirini bulmak isterseniz de benim ilk tercihim Vetkadıköy olurdu. Dİmitri bey candır gerçekten.

kisirlastirma ameliyatı kabus görmenize sebep olacak kadar zor bir ameliyat degil. hatta veterinerler icin rutin bir ameliyat sayılır. öncelikle sakin olun ve bunun kedileriniz icin her acidan daha iyi olacağıni düsünün ve panik yapmayın.

evet, narkozdan yeni uyanmış yavru bir kedi icinizi acitabilir ama inanin genelde ertesi güne bir seyleri kalmıyor. 5 gün (!) orda kalması tamamen abartı. herhangi bir komplikasyon olmadiysa ameliyattan bir kaç saat sonra ayildiginda kedinizi alıp eve götürebilirsiniz. o gün biraz sersem olur, az yer, bol uyur ama ertesi sabah aman dikiş yeri patlamasın diye dolapların üstünden atlayan kedinin pesinde koşarak bulursunuz kendinizi.

Metinden Soruyu net anlayamadım. Ayrıca öperek tırnak kesmek biraz abartı olmuş. Henüz kısırlaştırma operasyonu da yaptırmadım ama genel olarak belirttiğiniz lokasyonda iki başarılı veteriner söyleyeceğim. Araştırıp, kendileriyle konuşup karar alabilirsiniz belki.

Bostancı - dr. House
Küçükyalı - can dostu

kısırlaştırmayı da onlar yapsın. kedinizi ve huyunu suyunu biliyorlar. öneri bir veterinere değil de kedinizi çok iyi tanıyan veterinere güvenmek en doğrusu.

prole'nin dediklerine ek olarak:

Adatepe petmosfer veteriner kliniği.
kedimi ölümden döndürdü, iyi bir veterinerdir.

ama bence de kendi alışık olduğu veterinerinin yapması daha iyi olur.

Operasyondan sonra 4-5 gün veterinerde kalması antibiyotik verildiği için diye biliyorum. Bırakmazsaniz antibiyotik için her gün götürüp getirmeniz gerekir. Kolaylıklar diliyorum umarım her şey yolunda gider.

abartı derece zamlandı bence. dolar sanki 20 lira olmuş gibi her şeyin fiyatını 4-5 katına çıkardılar. ben şahsen kendimce boykot yapıyorum. migrosta dunlop markası var mesela çok güzel ürünleri var ordan alıyorum.

Çok. Asla almam.

hem de ne! iyice saçmaladılar. açıkçası eşofmanları pazardan alıyorum, kalitesine göre her fiyata var..

54 pound yapiyor, burda cogu 20 civarina satiliyor kendi sitesinde, ilginc hakkaten

asla o para verilmez, 400 lira nedir... git pazardan cakmasini al ayni surede giyersin. sanki orijinal olunca cok farkli oluyor, bez caput iste

Çok fazla. Ayrıca markalar iç piyasada bu fiyatları görüp neden müdahale etmiyor. Hatta benzer fiyatlamalar ürünlerin resmi sitelerinde de aynı şekilde bulunmakta. Nasıl dipsiz bir kuyuya düştük ki dibi de bulamadık.

support.apple.com

Zor arka paneli değiştirmek, en altta kalıyor çünkü, her şeyi çıkarman gerekiyor. Nasıl çatladığını bilmiyorum halihazırda zaten gitti mi ama eğer senin için önemliyse değiştirdikten sonra su-toz koruması kalmayacak telefonun. Kendin değiştireceksen çok pahalı olmaz, tamirci parça parası kadar işlem parası alır.

Çok büyük berbat değilse hiç değiştirme bence. Bildiğim kadarıyla garantiye de girmiyor zaten. Apple carela falan bedava değiştiriyolarsa öyle yapılabilir.

apple tüm kasayı değiştiriyor, haliyle uçuk bir fiyat çıkarıyor.

ben o telefonu öyle kullanamaz elden çıkarırdım mis gibi bir okb'li olarak. siz kullanabiliyorsanız öyle kullanın.

temizmama'dan kalın taneli bentonit alıyorum.
beş kedim var, gayet güzel topaklanıyor ve kokmuyor.

Mır mır, sanicat, pisi pisi. Pisi pisi iclerindeki en hesaplisidir

sanicat iyidir

Akkum +1
Temizmama ve Pisi Pisi çok bozdu.

Gardenmix ince taneli

sanicat diyorum ben de.

temizmamadaki kalın taneli +1

Yalnız önemli olan kumun nemli bir ortamda kalmaması, mesela hava almayan nemli bir ortama koyduğumuzda hem topaklanmıyor hem de kedilerimiz kumun dışına yapmayı tercih ediyorlar. hiç seçeneğiniz yoksa, 2 kutu kum yapıp biri balkonda havalanırken diğerini kullanıp günlük yerlerini değiştirebilirsiniz.

Sanicat diyorum ben de.

sanicat+1

reflex kedi kumu bana göre ever cleane en çok yaklaşan kum kalite olarak. petrol yeşili paket.

reflex +1 sari kutusu ozellikle kokuyu iyi hapsediyor.

olmaz.

tez aşamasına geçtiğim dönem yaptım ben, birkaç ders aldım ama saydırabilceğim bi dersin kalmadığı için keyfime göre ders seçtim, takıldım öyle. teze orda başlamak isterseniz de oradaki enstitüyle görüştüğünüzde bir danışman ayarlayıp yönlendiriyorlar.

tam olarak ozgur bir kusun hatirati'nin dedigi gibi yaptim ben de. alman gereken minimum krediyi dolduracagin dersleri secip tez donemine orada baslayacak sekilde gidebiliyorsun tabi kurali degistirdilerse o kadarini bilemem ama.

gidebilirsin teknik olarak.

"aslında gitme amacım iş bularak yerleşmek olacak. bulursam yüksek lisansı bırakabilirim. ne kadar mümkün bu dediğim sizce?"

Sana calisma izni basvurusunda sponsor olacak bir firma bulursan mumkun. Halihazirda ogrenci olmanin, turkiye'de olmanin veya gitmek istedigin avrupa ulkesinde olmanin bu konuya bir etkisi yok prosedurel olarak. Tek kolayligi fiziksel olarak bulundugun yerde networking, is gorusmelerine gidebilme falan.

tabi ki de yapabiliyorsun, erasmus+ olarak geçiyor. hatta doktora için yoktu sanırım ona da gelmiş artık. tüh gitseydim keşke işe girmeden :( neyse, okulunun erasmus ofisi vardır illa ki, ona git. ek olarak enstitü sayfalarına bak, oralarda yazar.

@Bartebly: tez zamanı giden arkadaşlarım, öğrencilerim de oldu -öğrencilerim dediğim, yani lisansta öğrencilerimdi sonradan yükseğe başladılar ama ben hala doktorayı bitiremedim tembel olduğum için (-_-) - emin değilim ama danışman her iki üniversiteden de olacak şekilde oluyor diye biliyorum. yani iki danışmanlı çalışıyorsun. erasmus'a bu şekilde gittiğin zaman tezini ve araştırmanı yapıyorsun işte. laboratuvarda çalışıyorsun fen bilimleri ya da mühendislikteysen, sosyal alanlardaysan da yine atıyorum sosyoloji psikoloji lab çalışmaları olur, onlara katılırsın.

erasmus yüksek lisans diye aratın google'da daha çok yönetmeliksel açıklama bulursunuz, hatta ilk elden blog yazıları vs bile bulursunuz bence. ya da okulların forumları oluyor, mesela itü'nün teknik forum'u var, ona bakabilirsiniz, illa ki geyiksiz bilgi vardır.

gidilebilir. yüksek lisans 2. sınıf 2. dönem başvuru yaptım uzatma döneminde de almanya’ya erasmusa gitmiştim. tez yazılabilir mi dersen o iş zor çünkü erasmus ortamlarından teze odaklanamazsın. kaynaklarını toplar erasmustan sonra yazmaya başlarsın.

Hangi marka kum aldınız? Sanicat ve everclean diğerlerine göre daha az dağılıyor. Tuvalet önü paspaslari büyük oranda dağılmayi azaltıyor; ben bayağı geniş olanlarindan aldım bir tane, eve gelince paspası silkeliyorum direkt. Faras ile de kalan kısımları alıyorum banyoda. Yine de topaklanan kum kullanıyorsanız iki- üç günde bir süpürme açmak şart gibi. Bir de bütçe varsa robot süpürgeleri öneririm; her gün ev supururken şimdi haftada bire düşürdüm, tüyleri de çok güzel topluyor.

Onun dışında girgirin çok efektif olacağını düşünmedim açıkçası; hem yorucu hem de çok iyi toplamaz gibi geldi.

@fraise, kum kutusunun altında ve önünde şundan var: images.app.goo.gl
(edit: kum Alice markaymış)

Eski emaye gövdeli uzun saplı gırgırlardan bulsam hemen alacağım valla, bu küçükler bana da iyi toplamaz gibi geliyor ama deneyen varsa fikir alayım dedim. Robot süpürge bakmaya başlayayım ben bir yandan :/

aynı dertten ben de muzdaripim. günde üç kez falan supuyorum evi. girgir kullanmadim ama ise yaramazmis gibi görünüyor.

takipteyim

Bu ürün çok güzel. Tamamını almasa da baya fark oldu bizde. www.hepsiburada.com

jazzabel'in verdiği linkteki ürünü kullanıyorum, sorunu yüzde 80-85 oranında çözdü.
alice çok iyi bir marka değil, ama yıllar içinde belki gelişmiştir.
ben temizmama'nın kalın taneli bentonit kumunu kullanıyorum.

genel olarak hangi marka olursa olsun ince değil, kalın taneli kullanmanızı tavsiye ederim, nispeten daha az dağılıyor.
bir de, ince kum kalitesine göre çişle falan çamurlaşabiliyor.
kalın kum o açıdan da daha randımanlı.

kalın taneli +1 diyorum, o kalın taneli olanlarında bir standardı yok aslında, ne kadar kalın o kadar iyi oluyor sonuç temizlemesi kolaylaşıyor, kaptan dışarı yayılması da azalıyor.

youtu.be bulabilirseniz, tam size göre.

Kalın taneliler de ince kadar topaklanmıyor, koku yapıyor gibi bir kaygımız var aslında. Daha mı iyi olur diyorsunuz?

@jazzabel'in önerdiği paspastan sipariş verdim şimdi, bir bakayım, sonra bir de kalın taneli kum deneriz madem.

koku yapmıyor, gayet iyi topaklanıyor.
bende beş tane azman var. :)
koku yapsa yapardı, ama kapalı bendeki tuvaletler.
bir de, kumun kokma nedeni genelde yanlış temizlik oluyor.

kaka ya da çiş yapıldığı zaman, kürekle o "kütleyi" alacaksanız, küreği sallayıp kütlenin etrafındaki kumları düşürmek doğru değil.
hatta deliksiz bir kürekle, o bölgeyi tamamen almak lazım.
genelde insanlar küreği böyle sağa sola sallayıp sadece kakayı ya da çişli, topaklanmış kısmı alıyorlar.
o kuma dökülen taneler, aslında kirli ve kokan da onlar.
yani aslında görüntüde kumu temizlemiş oluyorsunuz, ama küçük taneler halinde pis kumlar kumun arasına karışmış oluyor ve "kütle" halinde kokuyu hapseden form da bozulduğu için koku yapıyorlar.

benimki gibi çok nüfuslu olduğunuzda umumi tuvalet gibi bir durum olduğundan, her tuvalet seansından sonra elimde kürekle tuvalet temizlemiyorum.
4-5 günde bir bütün kum kaplarındaki kumu olduğu gibi döküp yenisini koyuyorum.

aslında silikalarda falan da bir kedi için bir ay gider diye yazar, onun mantığı da budur.
yani kumun içinden tek tek kaka ya da kütleleşmiş çiş almak kumun kokmasına neden oluyor.
o yüzden tavsiyem, evdeki nüfusa ve duruma göre birkaç günde bir kumu bir kerede genel olarak değiştirmeniz.
eğer onu yapamam diyorsanız da, deliksiz bir kürekle, kakanın ya da topaklanmış bölgenin etrafındaki kumları da birlikte alıp atın.
o zaman kum kokmaz.

@blatta, kapalı kum kabı ve bir tane kedi var evde. Silika kullanırken koku sorunu olmuyordu, gerçekten de sadece kakayı günlük alıp tüm kumu ayda bir değiştirmek yetiyordu. Sonra yanlışlıkla topaklanmayan kum aldık, AMAN YARABBİM, üç günde ev leş gibi koktu, benim koku duyum zayıftır ve ben bile evde duramıyordum. Şimdi kullandığımız ince Alice iyi gibi, günlük temizliyoruz kütleleri ve koku yok ama bu sefer de her yer kum oldu diye sinirlendim, ona çözüm arıyorum.

topaklanmayanlar korkunç, evet.
hatta neden öyle bir şeyin var olduğunu bile pek anlamıyorum.
belki kanama falan olduğunda görülebilsin diyedir diye bir akıl yürütebildim sadece :)
ki artık onun için özel kumlar da çıktı gerçi.

bence sizin kurtuluşunuz kalın taneli kum ve o deneyeceğiniz mat olacak.
ben mesela ince taneli asla kullanamıyorum.
kapalı kum kabından bile kumun yarısını dışarı atıyor bir tanesi çünkü.
aşırı eşeliyor kumu.
onun yüzünden kalın taneli denemiştim.
kalın tanelinin genel olarak tozu da daha az oluyor.
adım adım deneyin bakalım, verim alacağınız kesin.
kolay gelsin :)

jazzabell’in paylaştığı paspastan ve sanicat’in kumundan kullanıyoruz, paspası aldıktan sonra eve dağılan kum tamamen bitti, banyo kapısına kadarki kısımda da %90 azaldı. kalın taneli kumdan memnun kalmadık ama, topaklanmasında sorun yok ama iyi temizlenmiyor, kumun kullanım ömrü az oluyor.

Üstten girişli kedi kumu kabı da öneririm. Paspas olsa da her gün banyo çıkışına süpürge tutmak gerekirdi. Şimdi 3 günde bir gerekiyor.
Çok da rahat kullanıyorlar.

bant giyim'den aldım gayet güzel kumaşı, kaliteli. severek giyiyorum.

www.bantgiyim.com

hm.

Instagram reklamlarindan denk gelmistim. Izmirde degil ama guvenilir ve saglam duruyo gibi
(git: instagram.com )

belki kendiniz takabilirsiniz:
www.suzionline.com

shieldnetstore.com arayın yardımcı olurlar ..

Kendisi aşırı godaman biri ise, bir bakan tanıdığı varsa evet. Yoksa hayır.

eğer ismim gizli kalsın diye özellikle belirtmezseniz şikayetiniz şu kişinin şikayeti diye iletilir, öğrenmesi için tanıdığa ihtiyacı yok. niye beni ifşa ettiniz diye cimere yazarsanız e gizli kalsın demedinizki diye cevap alırsınız.

sosyal medyayı da kullanabilirsiniz. hesaplarınız kendi isminizle değilse yasalara uygun kullanımda öğrenmesi zor

Öğrenemez.

öğreniyor, ben iki kere şikayet ettim kurum beni yanına çağırıp birde canlı ifademi aldı. şikayetimi birde daktiloya aldılar.

bir mükellefimi "sigortasız çalıştırıyor" diye bimer'e şikayet etmişti personelin teki (puantaj usulü çalıştığı için kısmi zamanlı sigortalıydı. bu arkadaş saat usulü çalışmasına tam sigorta yapılacağını zannediyormuş meğer).

kabak gibi söylediler kimin şikayet ettiğini.

Cimer şikayetlerinde şikayet eden ismi görünüyor yani evet ismini öğrenir.

Çok sacmaymis

godaman olmasına gerek yok. öğrenirler.

Evet ben de okulumu şikayet ettiğimde bana mail atmışlardı.

Airbnb’deki temizlik ücreti ve komisyon ile birlikte booking’teki çoğu yerden daha pahalı fiyatlar çıkıyor.

Ben bizzat kalmış / tanıdığı kalmış birinden direkt tavsiye için açtım başlığı.

Termini bölgesi +1
her bölgeye otobüsler kalkıyor. bazı görülecek yerler yürüme mesafesinde.
zamanında şu otelde kalmıştım:

www.booking.com

Termini bölgesi uygundur fiyat olarak ama görece biraz tekinsiz gelebilir. Bir sıkıntı çıkmaz ama için rahat etmez belki.

St.giovannide casa martinez diye bir yer var tavsiye edebileceğim. Metro hemen dibinde, kolezyuma yürüyerek 10 dakika. (Emlakçı gibi oldum) biz çok memnun kalmıştık.

hotel artorius.
www.google.com
odaları gayet geniş, yüksek tavanlı, kahvaltısı olan bir yer. her gün temizleniyor, her yere 5 -10 dk uzaklıkta. ucuz yerlerden bir tık pahalıydı belki ama verdiğimiz paranın karşılığını aldık.

Residenza Mazzini ni de kaldım güzeldi.

Hotel Ranieri, çok merkeziydi her yere yürüyerek gitmiştik.

www.tripadvisor.com.tr
burada ablamlar kalmıştı çok memnunlardı, biz de bi dahaki ay buraya rezervasyon yaptırdık.

Aynı dertten 2 hafta önce doktora gittim, levmont ile benzer ilaç olan desmont verdi. Oldukça ağır bir ilaç, sersem gibiyim, her gece kabus gördürüyor ama burnum iki haftadır soba borusu gibi açık, hava sanki sürtünmesiz geçiyor gibi. Uzun bir süredir ilk kez bu kadar rahat nefes alıyorum.

burun spreyi olarak da rinoclenil verdi, ben ihtiyaç duymadım bile.

Bence doktora görünme zamanın gelmiş sinüzit + alerjik rinit = uykusuz geceler, çöle dönmüş ağızla uyanmak, yorgunluk, mutsuzluk.

Aynı dert bende de var. Bende bunlara ilaveten faranjit de oluyor burnum tıkandığı için. Doktor bir arkadaşım aferin sinüs önerdi. Şikayetlerim başlayınca kullanıyorum, çok rahat ettim. O zamandan beri hem daha kolay atlatıyorum hem de faranjite dönmüyor.

teşekkürler öncelikle.
akıntının turuncuya dönmesiyle doktora gittim. sinüzite çevirmiş tahmin ettiğim gibi. doktor 10 gün antibiyotik tedavisi artı birkaç ilaç ve burun spreyi daha verdi..

arda copy, nedim abiye git her turlu yardimci olur. canim nedim abi. suleymaniyeye giderken fotokopiciler sokaginin en sonunda kendisi.

arda copy gayet pahalı, en son 172 sayfa 1 kopya tezimi çıkarttığı fiyata topkapı bezmi alemin ordaki bir fotokopicide 4 kopya aldım, o kadar pahalı yani.
okul etrafı oldukça pahalanmış. tavsiyem birkaç fotokopiciye uğrayın ve fiyat sorun.

ben reha fotokopide hallediyorum öyle toplu bi şey çıkaracağım zaman. tarif işi zor ama ayşe kadın hamamı sokakta, haritadan bakarsınız.
*yine de birkaç fotokopiciden fiyat alın +1.

şu noktadan sonra yapabileceğiniz işe yarar bir şey yok ne yazık ki. kafamda bir sürü alternatif düşündüm ancak hepsinde de okul yönetimi haklı ve kabul edilebilir bir açıklama yapıp sizin elinizi boş bırakabilir. ancak tek şu var max girilebilecek ders sayısı x iken size x-n diğer hocalara da x+y (y kadar dersi max. ders sayısını aştığı için ücretsiz veriyor) veriyorlarsa o zaman bir şey çıkabilir, ki öyle olduğunu sanmıyorum

her yıl yapılan ders programlarına bakıldığında adaletsizlik açıkça görülüyor ve deneyimle tavsiyeyle falan alakasız bir durum yani. üniversite de ne yaptığını açıkça biliyor ama tabi ki özür dileyecek hali yok. yök adamlarını gönderemez mi okula. canlarını okusunlar istiyorum. :evil:

cimerde okuldan savunma isteniyor. okul da hiçbir şey bulamazsa "bu hocayı yetersiz buluyoruz, öğrenci tercihleri bu yönde, bu hocanın performansını beğenmiyoruz vs." diye savunma yazsa yeter.

ayrıca vakıf üniversitesi demişsiniz, devlet olsaydı bir nebze ihtimal var diyebilirdim ama vakıf üniversiteleri dernek statüsünde olduğundan bir nevi özel işletme kapsamında. çalışanlarıyla ilgili devlete karşı çok bağlayıcılıkları da yok

vakıf üniversitesinde çalışırken cimer’e yazdığım şikayetten sonra genel sekreter tarafından odaya çağırılmış, şikayetimin kendilerini zor duruma düşürdüğü konusunda azarla karışık bin tane laf işitmiştim, şikayet hiçbir işe yaramadığı gibi bir de iyice tadım kaçmıştı.
cimer’in zaten tek başına bir şey yapma gücü yok, şikayeti muhattabına iletmekle yetiniyor, kimi kime şikayet ediyoruz durumu oluyor yani. maalesef burdan bir şey elde edilemez.

Nö.

Guzelinden bi kamp cantam var, bu ise ayirdim, yavastan icini dolduruyorum, simdilik su, ton baligi ve 20.000 mAh'lik bi powerbank var icinde. Calismalar devam etmekte.

Enkaz altinda kalmasak bile depremden sonraki birkac gun (hatta belki hafta) ciddi anlamda kaynak yetersizligi yasanacak. Buna gore olusturmak lazim icerigi.

tam hayaller/hayatlar durumu.

evet deprem çantası gerekli, evet bilinçlenmek gerekli, evet depren anında şunu yapmak bunu yapmak gerekli.

ama deprem olurken yanınıza almanız gerekiyor o çantayı. burada millet çocuğunu falan bırakıp topukluyor, nereden gelecek aklına çanta.

sürekli kapının yanında veya sığınacağınız yer neresiyse orada duracaksa hazırlayın. hazırlayıp "deprem olurken burdan alırım" diye dolaba kaldıracaksanız boşa uğraşmanıza gerek yok.

Spor valizim var. Kapinin onune koydum. Aklima geldikce ekliyorum icine. Ama ben anca onu deprem olur biter etraf sakinler. Binada sorun olmaz. O zamam bi ara girer alirim sonra yasamak icin. Normalde alip onla inmek lazim inebiliyorsak ya da evdeki guvenli alanimiza siginmak durumunda kaldigimizda ihtiyaclarimiz hemen yanimizda olsun diye yapilmasi gerekn bir sey saniyorum.

1+1 bir evde yaşadığım için yatağım ve sokak kapısı arasında 50 cm falan bir mesafe var. Deprem çantası da ortada duruyor.
Şu anda içindekiler acil bir durumda sağ kurtulup bir yere (aile, arkadaş evi vs) varabilirsem orada bir süre yaşayabilmem için yeterli olur herhalde. Ama kesinlikle uzun vadeli değil. Ben içine diploma, sertifika, pasaport falan koydum ki istanbul'u ailecek falan terk edersek başka yerde bir şeyler yapabileyim. Fakat bir arkadaşım dedi ki, türkiye de birçok şeyin merkezi istanbul'da, beklenen büyüklükte bir deprem olması sadece İstanbul'u değil, diğer şehirleri de kesinlikle etkiler. O yüzden bilemiyorum.

yaklaşık 2 yıldır var. başucumda duruyor. sırt çantasının en altında eşimle bana kazak/ çorap, yağmurluk ve ufak bir ilkyardım çantası (içinde yara bandı, yanık kremi, göz damlası vs), powerbank, şarj kablosu, kedi maması (ama deprem sonrası iki kedimizi nasıl yakalayıp alırız bilmiyorum) var. üstünde de bez torbada etimek, kuruyemiş, 1er lt su, çakı, fener, çakmak, düdük var. ayrıca kimlik fotokopileri, pasaport, evlilik cüzdanı, bir miktar para da ön gözde duruyor.
şu ara evdeyken hangi odadaysak çantayı oraya götürüyorum. evde her odada hayat üçgeni yapılabilecek yerleri ve dışarıda ayrı yerlerdeysek muhtemel buluşma noktalarını belirledik. eve pek güvenim yok, bu hafta apartmandakilerle görüşüp deprem dayanıklılık testi yapılmasını önericem bakalım..
korkuyoruz ama yapacak bir şey de yok. 2 yıldan önce istanbul’u terk etmemiz mümkün değil. başka eve çıksak gerçekçi olmak lazım kaç tane ev sahibi apartmanın dayanıklılığına kesin kayıtlarla belgelerle kefil olabilir? ha öyle bir ev ha samanlıkta iğne..

orijinal parfüm hiç bir zaman bayatlamaz. zincir parfümleri tercih ediniz.

ben yurtdışından gelen arkadaşlara getirtiyorum..
türkiye'de ucuza satılanlar sahte, sahte olmayanlar da aşırı pahalı.. bu ülke resmen komisyoncu oldu çıktı..

morhipo’dan alıyorum son birkaç yıldır, güzel kampanyalar oluyor.
kullandığım bir diğer parfümü de kendi sitesinden alıyorum (lancome), özel günlerde iyi indirimler yapıyor.

Duty free + boyner + sephora baska yere guvenmiyorum

torpil değil ama gs üniversitesinde bana biz sadece 90 üstü aleslileri alıyoruz demişlerdi, benim de puanım 89'du.espri yaptıklarını sandım ama almadılar.iyi bir mülakat geçirirseniz torpil çok da gerekli değil bence.

Istanbul hukuk adina soyliyim oncelikle kendi ogrencilerini alir. Kendi ogrencileri arasindan da en yuksek puanlilari alir. 3.40 not ortalamam 90 ales 94 yds ile ben ortalardaydim mesela yuksek lisansa giriste.

Sosyal bilimler kısmı daha çekişmeli sanırım ama fen bilimlerine çok rağbet olmadığı için öyle torpil filan yok o sonradan saydığın okullarda.

istanbul üniversitesinden mezunum, bu sene marmara'da yüksek lisans kazandım. tahmin edemeyeceğiniz derecede torpil dönüyor gayet. bu arada @valkin gs yazmış ama arkadaşım bu sene 79 ales puanıyla kazandı gs'yi. yani üniversiteyi bırakın bölümden bölüme çok değişiyor ama genel olarak bir kayırmacılık ve en önemlisi haksızlık var diyebiliriz.

bunun dışında şöyle bir şey de var; alımması istenen kişiye kolay birkaç soru soruyorlar ve haliyle yüksek puan veriyorlar, almak istemediklerine de bölümle ilgili en kazık soruları soruyorlar. bu da bir yöntem.

tamamen bir torpil olduğunu pek düşünmüyorum. gözlemlerim şöyle: 10 kişilik bir kontenjan varsa yarı okul öğrencisi/tanıdık öğrenci (ki bu da çok doğal, hem hoca öğrenciye kefil olabilcek konumdadır, hem de öğrenci okulun ekolünden gelir) yarı ne çalışmak istediğini bilen, iki kelimeyi bir araya getirebilen (doğal olarak kendini iyi ifade eden, akademik başarısını da notlarıyla kanıtlamış) şeklinde alıyorlar.
o kadar çok insan hiçbir fikri olmadan yüksek yapayım diye “öylesine” mülakata giriyorki, hoca ne çalışmayı düşünüyorsun deyince ortaya çıkıyorki hiçbir fikri yok, gireyim de bakarız modunda. ki en önemli kriterlerden biri de bu zaten, nasıl fikrin olmaz. bunun en başından üniversitenin meslek edindirme kursu gibi algılanmasının bir uzantısı olduğunu düşünüyorum.
kısacası

bazı okulların bazı bölümleri vardır gözünüzden ateş çıkartsanız da öğrencisi değilseniz almaz.
öğrencisi değilseniz ve böyle saçma takıntıları yoksa puanlarınız, mülakatta sınavda falan ne kadar az saçmalıdığınız önem kazanıyor. gene kafalarında çeşitli kriterler olabiliyor.
başvururken alt limit 70 yds 80 ales diyelim ama kabul için bunlardan daha fazlasını istiyor olabiliyorlar. ya da dil istememiş ama mülakatta sorabiliyorlar falan.
gördüklerim, yaşadıklarım, duyduklarım böyle.
torpil yok demek komik olur memleket belli ama genel anlamda öyle çok hardcore torpillik yerler değiller.

Hangisi bizim icin uygundur derken hangi sehre gidelim diyorsaniz; ikisine de gittim. Tabii ki Brugge cok daha guzel.

AMA

Brugge asiri turistik. Noel zamani adim atacak yer olmaz. Bunu goz onunde bulundurun. Yani artik o kadar populer ki her yer turist ve o aradiginiz havayi yakalayamayabilirsiniz.( Bu sizin icin onemli bir faktorse ve illa Belkicaya gitmek istiyorsaniz Ghent i de tercih edebilirsiniz.)

Biraz daha sakin olsun diyorsaniz Salzburg a gidin. Yine turistik olur illa ki ama Bruggeden daha sakin olur. Noel zamani ora da cok guzel olur.

Bu şehirlerin ikisinde de 4 gün yapacak bir şey yok. 3-5 saatlik yürüyüşle altı üstüne getirilebilecek kasaba tipi yerler.

Noel zamani da gittim adim atacak yer oluyor Brügge tarihi kisminda. O cok sorun olmaz bence. Bu yaz kücük yegenimle gittik, anne babasi icin ona uygun yemek bulmak zordu mesela. Belcikalilar her seyi yagin icine atip kizartma hastaliginda olduklarindan... Brügge icinde de cidden kalitesiz ve pahali yemek var. Brüksel ve Ghent cok daha iyi, hem kalacak yer hem de yeme-icme alternatifleri bulmada. 3-4 Brügge icin cok, en fazla 2 güne sehirdeki tüm yapilmasi gereken aktiviteyi yapabilirsiniz.


Noel marketleri icin gidiyorsaniz Salzburg daha guzel. Yeme-icme alternatifleri Avusturya´da daha ust duzeyde. Daglarin arasinda daha hos bir manzara ve hava. Brügge genelde yagisli, nemli ve kar yagmiyor kisin.

Ben Salzburg´a giderdim. Ghent gezilecekler listesine girecekse, o zaman bir daha dusunurdum.

tek brugge veya brugge artı ghent +1
brugge’de hem yazın hem noel zamanı bulundum, noel kesinlikle daha sakin, ruhuna da daha uygun. kışın brugge’de 4 ghent’te 2 gün kaldım asla sıkılmadım.
salzburg da ufak bir şehir, baharda ziyaret etmiştim kışın bilemedim. 4 gece kaldım burada, her gün hiç abartısız en az 1 kere şehri turladım, biraz bunaldım. ama genel havası hoş tabi.

Kitten yas mamalar var, konserve veya poset seklinde. Ben marka olarak nd, royal canin veya proplani tercih ederdim. Istanbuldaysaniz petshop da onerebilirim

Schesir icerik olarak en iyilerinden biri. Hills de iyidir.

schesir ve hills +1

Giyilmez.

tabii ki giyilir. bunu giymeyeceksin de ne giyeceksin kınada.

eğer giymeye karar verirsen, kına yerinin adresini iletir misin.

Boy kilo da onemli ama fizigim uygun olsa bile bunu tercih etmezdim sanirim. Bu kinadan ziyada after party elbisesi gibi

Giyilir. Oynarken fırfırları sallanır güzel olur :)

Giyilir. Çok tatlıymış

giyilir beğendim

bazıları kına gecesinde düğüne katılamıycaklar için gelinliğini giyip çıkıyor bir süre veya kına merasimi bittikten sonra bindallı falan giydiyse onu çıkartıp beyaz bir elbiseyle oynamaya devam ediyor. kısacası ortada bir gelin varken başkasına beyaz giymek düşmez diyeceğim. giyilmez.
elbise çok hoş, başka rengini alın :)

giyilir

Bence bu düğünde de giyilir. Link atarsanız ben de bakayım, haftalardır doğru düzgün bir elbise bulamadım da. :)

Beyaz elbise dügünde giyilmez ama kinada giyilir.

Etkili maddesi Alphacypermethrin olan ilaç alacaksınız. Tarımsal ilaç bayilerinden temin edin.

@r %100 süne, yakın zamanda her gördüğüm yerde terliği bastığım için fotoğrafı yok. burda olması o yüzden müthiş absürt zaten, şu an sanırım kışlak niyetine bitkilerin içlerinde gövdeye yakın saklanıyorlar, dün sardunyanın yaprağında yumurtalarını gördüm, sıra sıra top top bırakıyor yumurtaları, karanfilde de nimfler vardı, poşetleyip ilaçladık ve attık. biberiyenin icine de 5-6 tanesi saklanmış bitkiyi sallayıp sopayla dürtüp düşenleri öldürdüm. istanbul’un göbeğinde inanılmaz gerçekten.

yani en yakın yedikule bostanları var ama orada buğday-arpa ektiklerini sanmam. evimiz oldukça yaşlı ağaçları olan büyük bir yeşil alana bakıyor, bu alanın zemininde sık sık otlar büyüyor. geçen yıl belediyeyi aradığımda gelip ilaçladılar, camdan izledim, daha sonra arayıp kaynağı bulduklarını orayı ilaçladıklarını söylediler, özellikle kuru otların da biriktiği bir duvar köşesiydi en çok ilaçladıkları yer. ben hiç anlamadım bu işi zaten..

%100 süne derken böceğin kahverengi kokarca çıkması..

Bagaj verdiysen onu geri almak icin bekleyeceksin. Onun disinda ne sikintisi olacak ki? Belki duty free alisverisini geciremezsin o kadar.

bir sey olmuyor, hatta ucagin icindeyken de vazgecebilirsiniz. eger ucagin icinde vazgecerseniz, kabin bagajlarini herkese kontrol ettiriyorlar, yani yaninizda icinde tehlikeli bir sey olan bir canta getirip ucaga koyup ucaktan gitmeyin diye. kalanlara soruyorlar iste bu bagajlar sizin mi diye, sahipsiz canta olmadigini kontrol ediyorlar.

Uçağın içindeyken vazgeçmek sıkıntılı (uçuşu geciktireceğiniz için tazminat alabilirler) ancak dışarıda vazgeçmenizde hiç bir sıkıntı yok.

free shop'tan bişeyler alır çıkarım diyorsan 50 tl harc ücretini de hesaba kat.

Şehir efsanesine göre uçak varacağı yere inene kadar seni havaalanında bekletiyorlar.

Yurtdışı çıkış işleminiz yapıldığı için tekrar yurtiçine giriş işlemi için polis amirliğinde işlem yapıyorsunuz. Ayrıca bir güvenlik tehdidi olarak değerlendirilebiliyor. İşlem biraz uzun sürebiliyor.

Şehir efsanesi değil. Eğer uçağın içerisine girer sonra uçuştan vazgeçerseniz önce kassiopeia’nın dediği prosedür uygulanır. Diğer yolcuların hepsi kafa üstünden bagajlarını alır kucağına. Açıkta şüpheli bagaj kalmaması için. Zira zararlı bir şeyi bir şekilde uçak sokup sonra onu uçakta bırakıp bırakmadığınızın anlaşılması gerekir. Bu uçaktaki prosedür.

Uçak dışındaki prosedür ise sizi ilgili emniyet birimine götürüyorlar havalimanında. Havalimanında tutuluyorsunuz. O uçak gideceği yere varıp yolcuları indirdiğinde sizi havalimanından salıyorlar.

Eğer uçağa hiç binmezseniz, hangi ülkede olduğunuza göre tehdit olarak algılanabilirsiniz. Bu olayı nasıl bildirdiğinizle alakalı.

Eğer uçmaktan vazgeçer ve henüz boarding bitmeden polise gidip ben uçmaktan vazgeçtim dönecem derseniz tehdit olarak algılanma ihtimaliniz daha yüksek.

Ama boarding sona erdikten sonra ya ben dutyfreede dolaşırken zaman nasıl geçmiş anlamadım uçak kapıyı kapatıp gitmiş derseniz tehdit olarak algılanma ihtimaliniz daha düşük. Uçağı kaçıran yolcu çok oluyor.

Olayı birebir yaşayan olarak anlatayım.

Thy helsinki seyahati öncesi rahatsızlandım ve uçağın kapıları kapanıp taksiye başlamadan önce hosteslere söyleyip inmek istediğimi söyledim. Sanıyorum hostes pilottan onay aldı, akabinde bagajım olup olmadığı soruldu. Yalnızca kabin bagajı olan sırt çantamı aldım. Hostesler yer hizmetlenden bir arkadaş çağırdılar. Gelen arkadaşın arabasına atlayıp pasaport kontrole gittik beraber. Pasaport polisi TR çıkış damgası üstüne iptal damgası vurup gönderdiler beni. Havalimanından çıktım taksiye atlayıp yoluma devam ettim.

www.bbc.com

12 gunde 1 kilo vermek icin gunde 1 ogun sadece sebze meyve yemek gerekli.

haftada 1 kg vermek için yakman gereken ekstra kalori miktarı 7000'dir. Ekstra diyorum.

hesapladığımda 1800 kalori almam gerektiğini gördüm. 1200 kaloriye indirdim. 12 günde 7200 kalori açığı yapar, o halde vermiş olmalıydım.. üstelik düşük seviye olsa dahi spor da yapıyorum..

Düşük kalori alınca insanlar çok kolay kilo verebileceğini düşünüyorum ama düşük kaloriyle kilo veremezsin, bunu çok basit bir mantıkla anlatayım sana.

Elinde 10 birimlik bir enerji kaynağı var, bu enerji kaynağı senin hayatta kalmanı sağlıyor ve dışarıdan sana yeteri kadar enerji girişi olmuyor. Bu durumda sen enerjini nasıl kullanırsın; yarınlar yokmuşcasına mı harcarsın yoksa ufak ufak idareli mi kullanırsın? Her normal canlı gibi idareli kullanırsın, çabuk bitsin istemezsin,çünkü yaşamın buna bağlı. Fakat sana dışarıdan yeteri kadar enerji geliyorsa depodaki enerji kaynağını nasıl kullanırsın? Bol bol kullanırsın değil mi, nasıl olsa dışarıda sağlam bir kaynak var, sıkıntı yaşamam diye düşünürsün.

İşte insanın enerji sistemi de bu şekilde çalışıyor; vücut yağların senin depo enerjin, yediğin içtiğin de dışarıdan gelen de ekstra enerji. Sen 1200 kalori aldığında vücut "hımm dışarıda bi şeyler var ben depodaki enerjiyi (yağı) kullanmayayım, az az idare edeyim der, yağ yakmak kas kütlesi artırmak gibi vücut için gereksiz enerji harcaması olan eylemleri minimuma çeker, kilo veremezsin. O nedenle sana önerim, kilo vermek için alman gereken maksimum kaloriyi hesapla ona göre beslen. Bu erkekler için 2000-2200 kadınlar için 1700-1800 civarı oluyor, bunu hesapla, sonra ona göre enerji girişi sağla. Böyle dramatik enerji kesintisi yapma bunun faydadan çok zararı olur. Kilo vermek için kalori açığı bırakırsın ama bu 200-300 kalori olur, yüzlerce açık bırakırsan bu hem sürdürülebilir olmaz hem yağ yakmanı engeller hem de kas kaybı bağışıklık sisteminin zayıflaması gibi sıkıntılara neden olur.

o zaman 1200'ü aşıyorsun demektir

@angelus evet biliyorum bunu çok haklısın, o yüzden bir süredir kalorilerden kısa kısa geliyordum.
1800 kalori diye hesapladım. daha önce kilo verdiğimde 1200 kaloriye indirdiğimden yine oraya çektim ama bu defa olmadı..

buradaki arkadaşların önerileri doğrultusunda çok güzel kilo veriyorum ben.

şimdi herkes gibi kilo vermeliyim diyerek uyandım bi sabah, çok değil bi temiz 30 kilo fazlam var.

zaten şeker kullanmazdım, tatlıyı yılda 2 3 defa verdim, öyle gofrettir ıvır zıvırdır bu tür market abur cuburlarını da 2 ayda bir belki çok canım çekerse alır yerdim.

ya dedim arkadaş, zaten şekerle aran yok, kes dedim karbonhidratı, kes dedim yağı ver kilonu bitsin gitsin.

karbonhidrat ve yağı kesince 1 hafta içinde 6 kilo gitti.

meğerse o kilo değilmiş, 1 gram karbonhidrat 7 gram su tutuyormuş, ben 2 ekmekten tost basıp yiyen adamım. oradan hesap et.

tabi bu arada yürüyüşlere başladım ama nasıl yürümek günde 2 defa sabah akşam toplam 15 km.

abi yemiyorum, yürüyorum, gram gitmiyor kafayı kırıcam, sonra diyetimi buraya yazdım, dediler ki bu kalori çok az, yağı da kestiğin için vücut yağlarını korumaya aldı.

sabah tereyağı, akşam zeytin yağı yemeye başladım hem de az falan değil bildiğin bol bol., diyetime 2 yumurta daha ekledim her gün 100 gram haşlanmış tavuk eti ekledim, bir de her akşam 250 gram yoğurt ekledim. yürüşlere devam ettim. 1 ayda şu an 9 kilo vermiş durumdayım ve ortalam günde 300 gram gidiyor.

kilo fazlam 30 kilo, çok olduğu için böyle, yarın öbürgün zorlaşacakmış arkadaşların demesine göre.

yani vücudunda bu beslenme rejim hareket dengesini kurup vücudunu savunmadan çıkardığın anda kilo verebilmen lazm. tabi bin tane hastalık varmış kilo vermeyi engelleyen öyle bişeyler de olabilir, mesela yine bırada duyduklarım trioid ile alakalı bişey, insülin direnci diye bişey , birisi hormanlar dedi vb. vb.

benim yürüyüşün kilo vermeye gram etkisi olduğunu sanmıyorum bu arada. yürüyüşümü sadece akşam yapıyorum, yokuşluk bi rota seçtim, 5 km hızla yürüyorum ve nabzım artık yükselmiyor bile, ve tek seferde 15 km yürüyorum.

yani nabız yükselmezse kiloya da faydası olmaz ama spor olsun diye yürüyorum işte heheh

akşam ile öğlen yemeğini yer değiştir
daha fazla kalori harcatan sporlara yönel bu biraz daha yemek yedirir hatta kilon artar ama beden olarak zayıflamış olursun
en az 1 ay sabret

@zaoaratu tartıp uygulamaya kaydediyorum, genellikle açık kalıyor. ama sonuç ona işaret etmiyor tabi..
@hem şişko ne güzel.. zeytinyağı kullanıyorum ben de, kesmedim. vücudu savunmaya alacak kadar kalori azalışı da olmadı. proteini fazlalaştırmaya çalışıyorum ben de bakalım.

çok az kalori +1

bahsedilen 7000 küsur kalori 1 kg yağ yakmak için. burda kilo verememenin asıl sebebi vücudun " eyvah beslenemiyorum" endisesi

bu dediğine göre kilo vermen lazım? kan değerlerini ölçtürüp bir diyetisyenden yardım almanda fayda var. arka planda senin bilmediğin fiziksel bir neden olabilir.

yeni farkına vardığım muhteşem bir sebze var.

bu hiç birimizin sevmediği kabak. evet kabak. tatsız tuzsuz , 40 yıl olmasa kimsenin aramayacağı bişey.

gel gelelim negatif kalorili, yani yediğinde aldığından çok sindirmek için kalori yakıtraın bi besin.

bak 1 haşlanmış yumurta çok az.

ben nasıl yapıyorum, sabah gidip 3 tane kabak rendeleyip tencerede su ilavesi ile haşlıyorum bunları.

sonra tavaya tereyağı, üzerine 1 soğan doğrayıp kavuruyorum, üzerine bu haşlanmış kabakları ekleyip bildiğin omlet için çırptığım yumurtaları döküp altlı üstlü çevirip omlet yapıp yiyorum. karnım doyduğu için psiklojim rejim psikolojisinde olmuyor bu çok büyük bi olay.

sonra akşamları fırında zaeytinyağı ile karıştırıp kızartıyorum, veya diyelimki çorba yaptım içine mutlaka 2 3 kabak rendeliyorum, baskın bir tadı olmadığı için mercimek çorbası gibi şeylerde hiç belli olmuyor kalorisi az olduğu için de istediğin kadar yiyebiliyorsun.

öte yandan ben sabah 4 yumurtadan omlet yapıyorum 4 yumurta bana çok geliyor, 1 gün omlet 1 gün yulaf ezmesi yiyorum(100 gram yulaf ezmesi 20 gram kuru üzüm 10 gram ceviz bol tarçın)

aklında olsun yani kabağı hayatına sokarsan çok rahatlarsın. bir de böyle 50 defa yemek yemiyorum ben sabah saat 10 da yiyorum, sonra akşam 6 da 2 öğün bana yetiyor, aralarda meyve çayları, yeşil çay, tarçınlı su ne bileyim kahve falan gidiyor ve acıkmıyorum. katiyen aç kaldım diyemem yani.

tabi çiğ sebzeleri de tüketiyorum salata olarak sabah akşam. vitamin ve protein konusunda eksiğim yok buna dikkatini çekerim. sağlıksız olduktan sonra hiç kıymeti yok kaldı ki ben geçmişte kan kaybından 2 haftada 20 kilo verdiğimi de bilirim.

karbonhidratı ve şekeri kestiğinde acıkmıyorsun, şaka gibi. ya diyorıum ya 2 ekmekten tost basıp yer 2 saat sonra gider yine ekmek arası yapar yerdim. öyle hayvandım.

senelerce şu yabancıların yemek yeme şekillerini eleştirdim, lan derdim adamlar tek yudum ekmek yemiyor nasıl doyuyor bunlar? yok lan film hilesidir öyle şey olmaz diyordum, meğerse vücut insülin salgılamayınca acıkılmıyormuş hehehe

bu rejim süresine pirinç, makarna, bulgur, sarı mercimek dışında bakliyatları çıkartıp sebze ve ihtiyacım karşılayacak gramda tavuk etine çevirdim beslenmemi.

bakliyatı hayatıma dahil edeceğim zamanları iple çekiyorum, hiç yemeden de nereye kadar? belki buraya danışırım bakliyat konusunu.

Selam, benim kilo verememe nedenim tiroid insülin direnci ve d vit eksikliği idi.
D vit takviyesi + akupunktur ile verebildim.
Mutlaka bi baktırın

Termodinamiğin 1. kanunu kavrayınca olay çok basit aslında. Ya daha fazla enerji harcayacaksın ya da daha az gıda tüketeceksin. Basit bi denklem.

baştan aşağı yanlış bir program.

@ayaklibalik nedir doğrusu?

yaptığınız diyet değil ve kardio yok.
bildiğiniz, dengeli beslenip ve kendinizi hiç sıkmamışsınız.
diyetisyen menüsü malesef.

bir arayan bir bulan olursa diye sonucu da buraya bırakayım: yaklaşık 3 ay oldu 8 kilo verdim. aynı şekilde devam ediyorum, sporu gevşettim ama oldukça.

bunu buldum ama uzman birisi çıkar kesin
www.sozcu.com.tr

surada kiz cocuklari ile ilgili paragrafta kiz cocugun sigortali calisiyor OLMAMASI lazim gelir demis

www.sgk.gov.tr

Sigortalı iken babanızın maasini alamazsıniz. Kimi de işi ile anlaşıp sigortadan çıkıyor. Böylece ikisini de aliyor. Ama şikayet edilirseniz burnunuzdan gelir tabi.

O işler biraz çetrefilli, yakın zamanda yargıtayın kadınlar için çift maaş alma kararı filan da vardı. Hem babadan hem kocadan alabiliyor kadınlar, kocadan maaş alan kadın çalışsa bile kesilmiyordu maaşı.

Babadan maaş bağlanan kadın ise farklı emekllik şartlarına göre değişiyordu, yanlış hatırlamıyorsam bağkur ve sgk emeklisi babadan maaşı çalışırken alamıyorsunuz, ama emekli sandığından olanı alabiliyorsunuz.

Babanın nereden emekli olduğu da önemli aslında, bizdeki bu sigorta işleri gerçekten çok karışık. En güzeli doğrudan size yakın olansgk binasına gidip başvurmak.

Bana da mantıken çalışırken alamam gibi geliyor. Çetrefilli işlere hiç girmem zaten, gerek yok. Usulü neyse o olmalı.

Ama bana ısrarla kız çocuğu evlenmemişse hem çalışıp hem babadan maaş alamaz ancak dulluk varsa alır dedikleri için bir de size danışayım dedim. Sgk'ya gidip de saçma bir soru sormak istemedim.

sigortalı bir işte çalışırken alamazsınız. diyelimki işten çıktınız maaşı almak istediniz, annenizin şu an aldığı maaştan kesilip size verilecek o maaş. anne %70 kız çocuk %30 paylaşılacak.

bu arada baglansa bile annenizin maasindan kesinti oluyor, aklinizda olsun

mesela anneniz su an bin lira aliyorsa, size baglanirsa onun 750 sizin de 250 maasiniz oluyor (rakamlari salladim)

bağkur ve ssk ilişkisini bilmiyorum ama emekli sandığı maaşı ssklıyken alınabiliyor. ben annemden uzun süre aldım bu şekilde, çalışırken. tek varis varsa tam yarısını alıyor maaşın.

az önce aldım.

her sene onlar alıyor sonra ben geri alıyorum.

ben varım

hesabımı kapatın dedim, ömür boyu aidat kaldırıldı

Hangi bankalar iade ediyor?garanti çok darliyor. Hep aldım ama geçen yıl yarısını kurtarabildim.

Garantiden hersene geri alıyorum
Onlar kesiyor kartı kapatıcam diyorum iade ediyorlar

akbank direkt iade etmişti tekrarlatmadan

Isbank-yapi kredi ikiletmeden iade ediyor

Maksipuan, uördpuan hede hödö kullanıp 100 lira çekince çıldıran insanlar var çevremde. Sen aldığın ürünü peşin fiyatına 12 taksit yapıyorsan yılda 200-300 lira kazanç elde ediyorsan bir zahmet veriver kart aydatını. Yok vermek istemiyorum diyorsan kanuni zorunluluk zaten aidatsız kart kullan.

Ben bu kartı kullanmıyorum hatta unuttum varlığını

axess ve finansbank’tan yıllardır alıyorum.

geri almadım hiç ama kapatma blöfüyle kart ücreti kadar ya da daha fazla puan aldığım oldu. gelen gideni karşıladı hep yani.

muallak bir soru. ev sahibine, size göre değişir. ama genel olarak

senelik bakımlarını yaptırdıysanız, ev sahibi öder.
yaptırmadıysanız siz ödersiniz.

simdi soyle, gecen sene agustosta tasinmissiniz, ustune bir sene gecmis, kullanmissiniz kombiyi, gecen sene kisin duzgun calisiyordu sonradan problem olduysa siz yaptiriyorsunuz,
bana bunu emlakci soylemisti, yeni tasindiginizda yasanan bir sorun olsaydi ev sahibi yaptirirdi. olay su: eve tasindiginizda hersey calisiyorduysa siz tasindiktan sonra olan herseyi kiraci yaptirir, cok buyuk sorunlar olmadikca,
bilmiyorum ne kadar dogrudur neye dayanir vs ama bana soylenen buydu.

bakımı yapılmışsa, sizin hatanızdan kaynaklanmayan bir sorun bozduysa aleti, demirbaş olduğu için ev sahibinin yaptırması gerekir.

benimki yanmamaya başlamıştı, 250-300 lira masraf çıkarmıştı 2-3 sene önce kiradan düştüm. sonuçta kombiye bilinçli olarak zarar vermediysem ev sahibi öder, evin sabit malı.

eve taşınırken kombinin bakımını ev sahibi yaptırmalıydı. ama bunu istemek sizin sorumluluğunuzda. çünkü kullanıma bağlı arıza, bozulma vs. kiracı tarafından karşılanır.

not: kiracıyım.

evin demirbaşı olduğu için ev sahibi yaptırır. öyle saçmalık olur mu? kullanmayla oluyorsa o zaman delinen su borusu ,akan çatı , mutfak dolabının eskimesi gibi şeyleri de kiracı yaptırsın . var mı böyle bir saçmalık ?

Öğrencilik hayatım boyunca yaşadığım evlerden ikisinde kombi arızalandı. Ben yaptırdım ancak sonrasında kiradan düştük. Sonuç olarak ev sahibi yaptırır +1

Ev sahibini aramalısın onun sorumluluğunda, yaptırdığında kiradan düşersin ancak ara konuş. Biz kombiden zehirlendik ufak çapta öğrenciyken. Hastaneye polisler geldi ev sahibinden şikayetçimisiniz diye sordular, olmadık.

Kombi demirbaş arkadaşım, sen oraya alet edevatla girip bozmadıysan demirbaşın bozulması ev sahibini ilgilendirir.

Musluğu sen kırarsan senin sorumluluğun ama musluğa gelen su borusu içeriden çatlarsa ev sahibinindir olay.

Herkese tesekkurler. Bakim biz girerken de yaptirilmadi, biz de yaptirmadik. Ozellikle de bozmadik tabii ki kombiyi. Anlasilan kesin bir cevap yok gibi.

bizde şöyle oluyor. demirbaş bir eşya bozulduğunda servisi çağırıyoruz, servis parasını 50-100 lira ödüyoruz, kolay halledilcek bir şeyse yaptırıyoruz, değilse servis zaten bir fiyat veriyor, onu ev sahibine iletiyoruz, bazen tanıdığı bir ustayı yolluyor, bazen de siz yaptırın faturasını bana yollayın kiradan düşün diyor.

Ben hariç herkes ev sahibi demiş galiba ama bu işin usulü öyle olmuyor. evin demirbaşı diye kombiye yıllık bakımını yaptırmazsan sorumluluk kiracı olarak sendedir.

"Ev sahibinin kombiyi bakımı yapılmış bir şekilde kiracıya teslim etmesine rağmen o yıl içinde kiracı tarafından bakımın yaptırılmaması ve arıza ile karşılaşılması Ev sahibi en başında size kombiyi bakımı yapılmış bir şekilde teslim ettiyse zaten oluşabilecek sorunlar tespit edilmiş ve gereken müdahale yapılmış demektir. Yani kombi sizlere sorunsuz çalışır durumda teslim edilmiştir. Kombiyi kullanmaya başladıktan 1 yıl sonra bakım yaptırmadınız ve kombide sorun oluştu ise bu durumda çıkan masrafı kiracı olarak siz ödemelisiniz. Kombi bakımı kullanılan kiracı tarafından yaptırılmalı gibi bir yasa veya kural da yoktur. Ev sahibinizle evi kiralarken aranızda böyle bir konuşma geçti ise (ben size bakımı yapılmış sorunsuz çalışır durumda kombi teslim ettim, bakımı yaptırdığınız yıl oluşan sorunlar bana aittir, aksi durumda bakım yapılmazsa çıkan masraf sana aittir gibi…) ödeme zaten ona göre gerçekleştirilir."

yukarıdaki yazıdan da anlaşılacağı gibi bu konuda kanun vb. yok. ama usül genelde böyle işliyor. bakımını yaptırmış mı diye sormamın sebebi de bu. siz kombiyi bakımlı olarak aldıysanız ve 1 yıl sonra bakımını yaptırmadıysanız çıkan sorunu kiracı olarak karşılamanız doğru olandır. evi tutarken bakımlı vermediyse ev sahibi o zaman ev sahibi öder.

Kombinin bakimi yaptirilmis olarak aldigimizi hic sanmiyorum. Cunku ev sahibimiz hic ilgili biri degil. Oyle bir sey de soylemedi zaten. Ayrica daha 1 yilimiz yeni doluyor. Kombi bakimi 1 yildan once mi yaptirilmali ki?

Normalde kombi bakımı yılda bir yapılıyor da, kim ne kadar dikkat ediyor bunu bilemem. Ev sahibi bakımını yaptırmadan vermiş, üstelik 1 yıl tam dolmamış. O yüzden ev sahibinden isteyin. Caz yaparsa bakımını ne zaman yaptınız bakım kağıdın alayım deyin. Veremeyecek, ve mecbur kendi yapacak.

Muhalif olmak için yazmıyorum. Usulen böyle biliyorum ben.

Hangi semttesiniz? Belediyenin rehabilitasyon merkezi mutlaka vardır, oraya götürebilirsiniz. İnşallah gereken özeni gösteren bir belediyeye denk gelirsiniz.

Farketmez hangi belediye yapıyorsa oraya gotururum de ilce belediyesi mi yapıyor bu isi, IBB nin yok mu boyle hizmeti?

İbb bilemiyorum, Şişli ve beylikdüzü belediyeyi biliyorum sadece. Şişli'de kısırlaştırma işlemleri başarılı, ölümcül durumları bilemiyorum ama normalde hiç fena değiller. İsterseniz oraya götürün.

fatih itfaiye arkasında belediyenin kliniği var, oraya götürün.